Cevap: Adana Demirspor: 0 - Livorno: 0 | Teşekkürler Livorno, Teşekkürler ADS
Bu maç hoşuma gitti gitmesine de. Şöyle bir sol fetişizmini de yeniden gündeme getirmedi değil: Bir süredir Radikal gazetesi spor sayfasının öncülük ettiği alternatif futbol anlayışından mustariptik, sonra efendim pıtrak gibi her yerde biten futbol blogları ile alternatif futbol dili arayışları söz konusu oldu. Meğerse futbolu sadece futbol olmaktan öteye taşımaya ve kültürel, sosyal, siyasî bir olguymuş gibi incelemeye meraklı bir nesil yetiştirmişiz. Bu çok ilginç geliyor bana, bu maçla ilgili de bunu düşündüm ilk duyduğum andan beri.
Bir kere futbol evet sadece futbol değildir. Tamam da cart diye sormak istiyorum sayın okurlar, Adana Demirspor ne zamandan beri sol'un temsili oldu? Futbolun sadece futbol olmadığını söyleyip ardından böyle bir soru sorunca insan kendini saçmalamış gibi hissediyor, ha yani haksız da değil gibi; ama haklı olduğu bir yanı var: Acaba bizde her şey batıdakine öykünme yoluyla geliştiğinden, onlar gibi alternatif bir futbol kültürü peşinde koşup bizde kendi solcu takımımızı bu şekilde yaratmak mı istiyoruz? Bu maçtan çok önce Adana Demirspor'un solculuğuna vurgu yapıldığını biliyorum, ama ne zamandan beri, diye de sormak istiyorum. Temeli nedir? Mesela Livorno'nun solculuğu baya eskilere dayanıyor, biz ise her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir oldu bittiyle solcu veya sol eğilimli bir futbol kulübü mü elde etmiş oluyoruz?
Mesele, gelenek meselesi. Batıdaki gibi bir söylem geliştirmek istiyoruz ama bir çırpıda olsun istiyoruz; bir çırpıda güzide bir solcu takımımız var. Solculuktan rahatsız değilim, aksine... Şunun da farkındayım ki, "aksine..." dedikten sonra konulan 3 noktayı hepiniz ayrı ayrı nedenlerle donatıp sol eğilimli bir takıma ihtiyaç duyduğunuzu dila getirebiliriz. Denge meselesi kardeşlerim, denge. Bir ülke düşünün ki sağ hükümetler ve askerden başka iktidar görmemiş. Solcularını da kendine benzeterek iktidara taşımış (örn. Bülent Ecevit'in DSP'si, Erdal İnönü'nün SHP'si vb.) İnsan ister istemez bu kültür ikliminde "bir tane de böyle rengimiz olsun ne yani" deyiveriyor. Haklı. Ama gelenekselliğin damarından kopup gelmeyen ya da gelenekselleşemeyen hiçbir eğilim arzusu, merak duygusu kana karışmıyor, bunu biliyor musunuz? Bir ülkede tartışma bitmez, bitmemeli; sorgulayan beyinler her defasında her şeyi yeniden ve yeniden tartışmaya açmalı. Nietzsche'nin dediği gibi "değerleri yeniden değerlendirmek gerek", hem de yedikçe acıkırcasına; ama bir gömleği üzerine giyip uzunca bir süre hazmetmeden, tadını almadan tartışmaya açıp onu yalan yanlış tanımlamak da olası. Gelenek damarından kopup gelmeyen laikliğe yaptığımız da bizzat buydu; sen tut i.s. 2009'da millet uzayda sevişirken laikliğin sınırlarını tartışmaya aç; hala bir şeyleri oturtamamış olanların ülkesinde futbolu doğru dürüst anlayıp anlamadığımızı bile anlamadan, yepyeni bir futbol kültürü geliştirme telâşına kapılıyoruz. Ülkedeki her şey batıya öykünme tornasından geçiyor karındaşlarım, yoldaşlarım, Livornolular. Sanki yedikçe acıkırcasına! Sanki öykündükçe öykünmek zorundaymışçasına! Bu, dediğim gibi bir yönüyle gerekli bir "sorgulama" gücü olmasından ötürü anlamlı; ancak bir sene sonra seçim olsa topluca Ak Parti'ye oy verecek taraftarların bugün solcu görünmesi gibi abuk bir görüntü bana daha sanatsal geliyor; post-modernite paletinde Adana Demirspor tablosunu seyrediyor gibiyiz.
El-oğlu ne yaptığının bilincinde. Sağcısı belli, solcusu belli. Misal Lazio kulübü taraftarlarının ırkçı söyleme temayülü aşikar değil mi? Ama işte diyemezsiniz ki, gelsinler o halde bizim Sivasspor'la maç yapsınlar. Bunu diyemezsiniz, çünkü Sivasspor'un B. Uygun öncesinde bir aşırı-milliyetçi, şoven bir tutum içinde olup olmadığını bile bilmiyoruz. Çünkü bizim ülkemizde bir süre kaavede siyaset konuşmak bile ürkütücü bir eylemdi, kimin milliyetçi, kimin solcu, kimin demirelci, kimin cehapeli olduğunu bilmememiz gerekiyordu. Her daim sağ iktidarlara zemin hazırlayan (bazen tam tersi bir temayül içindeymiş gibi görünse de) tahakkümcü, baskıcı askerî iktidarların tankları derme-çatma olan düşün geleneğimizin ve körpe beyinlerin üzerinden geçti; geride yıkıntı ve harabe kaldı. Onun üzerine Özal ve koalisyonlar dönemi tüy dikti; tüyü alıp baş ucuna koyan da I. Recep Tayyip Erdoğan Sultan oldu. Dünya gelişirken, Türkiye de gelişti. Dikkat edin herkes ezber bozma peşinde; bu aslında yıkıntıya yeni tüyler dikme telâşı gibi görünüyor bana. Futbol blogları, Radikal'in spor sayfası, Bağış Erten gibi kişiler hep bir farklı söylem geliştirme telâşı içinde. Numune ne olacak? Batılı muadiller. Oysa biz aynı kültür ikliminde yetişmedik ki. Aynı Messi'yi izliyoruz diye, "aynı Messi'yi anlıyoruz" mu, sanıyorsunuz? No.
Yine de karamsar değilim karındaşlarım. Arayış anlamlıdır, arayışı olmayan insan yaşayan ölü gibidir (ne motto oldu be, al bunu imza yap). Bugün batı öykünmeciliğinin neticesi dahi olsa, böyle bir "solcu" Adana Demirspor'dan bahsetmek de anlamlı. Adındaki Demir, Demir işçiliğinden geliyor. İşte bunu geleneğe yedirip, yöreyi sol'a doyururlarsa ne ala. Yok her şey eski tas eski hamam kalacaksa, yukarıda söylediklerime daha fazla söz eklemeye gerek yok.
Not: Livorno'nun solculuğuna ilişkin:
https://www.socialistworker.co.uk/art.php?id=8648
Şuna da bakmanızı isterim, batıdaki futbol geleneğine ilişkin:
https://www.gscimbom.com/forum/showthread.php?t=12790