Cevap: Behzat Ç.| Bir Ankara Polisiyesi
eda: ya selim'den bahsetmiyoruz şu anda senden bahsediyoruz harun. benim içimde sana karşı bir şey yok. yani ben senden hoşlanmıyorum. zorlama beni.
harun: zorlamayayım seni öyle mi? niçin zorluyorum peki ben seni?
eda: bu yaptıkların ne harun? yani benden sürekli bir beklenti içindesin. benden yapamayacağım şeyler isteme, lütfen.
harun: eda, ben yalnızca seni sevdim. başka da hiçbir şey istemedim senden. ben o mal, çankaya bebesi gibi kıvırtmıyorum. yüreğimi verdim ben sana anladın mı yüreğimi. suç mu işledim? seni zorlamış mı oldum?
eda: yapma böyle harun yapma.
harun: ya neyi yapma be! neyi yapma? ben varya ben seni gördüğüm ilk günden beri seviyorum eda. sana gittim onun gerçek yüzünü gösterdim. sen hala onu sevdiğini söylüyorsun. şimdi sorun ben de mi, sen de mi ha söylesene. bence sorun bende değil sende eda. tamam ben kaba olabilirim, küfür ediyor olabirim, yakışıklı olmayabilirim, ingilizce bilmiyor olabilirim; ama ben seviyorum anladın mı? ben senin için sabahtan akşama kadar past contunious tense çalıştım eda, biliyo musun? oturdum evde çalıştım. senin şu yaptığına bak. eda, diyorum ki bir kere şans ver bana, ha? tek bir tane şans ver.
eda: hayır, harun. hayır.
harun: seviyorum merkez, seviyorum merkez. seviyorum diyorum, anladın mı? seviyorum merkez.
merkez: anlaşılmadı, tamam.
harun: lan biriniz de anlayın be! seviyorum merkez seviyorum anladın mı? seviyorum.
merkez: gereksiz anons yapmayalım, kodun ne senin?
harun: kodu, kodu söyleyim ben kodu. kodu hayatımın a...a kodu. hayatımın a...a kodu.