ben bu transfer dönemini hiç sevmedim.
geçen sene fb'yi iki maçta paramparça eden ve galibiyet serisi rekoru kıran, birbirleri ile oynamaya alışmış o güzel takımı yok yere dağıttık ve bütün uyumu bozduk.
oysa ki her şey ne güzel başlamıştı. icardi gibi bir forveti, bu forvet kıtlığında tapusu ile aldık. resmi maçlar başlamadan hem de. zaten bizim oyuncumuzdu, uyum sorunu olmayacaktı.
angelinho transferi de keza en eksik bölgelerimizden birine yapılan üst düzey bir transferdi. kampa yetişmişti. ligler başlayınca hazır olacaktı o da. kaan ayhan'ın opsiyonu kullanıldı. yerli rotasyonu için gayet güzel bir hamle idi. o da bizim oyuncumuzdu, uyum sorunu olmayacaktı.
boey ve nelsson'u takımda tuttuk. gayet güzel. kadro istikrarı korunuyordu.
o zamana kadar sadece bir yeni oyuncu almıştık. geçen seneki kadro korunmuş. sadece rachica'yı bekliyorduk. herkes yeni yapılanmaya gitmişti. ligler başladığında herkesten daha avantajlı olacaktık, çünkü takım uyumu en güzel transferdi.
tam "her şey mükemmel gidiyor, artık oliviera yerine bir sağlam orta saha ve mertens'i geçen sene mata'nın rolüne kaydırıp (ki kendisi de sezon sonu futbolu bırakacağını açıklamıştı), iyi bir ofansif oyuncu alıp transferi kapatırız, her başarılı büyük takım gibi, oturmuş kadromuzun üzerine 3 oyuncu alır, takım uyumu ile işi götürürüz" derkennn;
GS yine GSlığını yaptı.
birden bir sürü oyuncu almaya, bir sürü oyuncu göndermeye başladık.
free agent zaha ve tete kabul edilebilir, kaliteli ve hatta ileride GS'a bonservis bile kazandırabilecek transferlerdi fakat GS'ı "transfer çalımı" toksikliğinin tam da ortasına çekmişti.
üstüne üstlük zaha'nın hazır olabilmesi için zamana ihtiyacı olduğu ortaya çıkınca, gereksiz gergin, baskılı bir ortam oluştu kendiliğinden. bu ortamın oluşmasındaki bir diğer etken de, yönetimin zaha konusundaki bu "sakatlık sürecini" kötü yönetmesiydi. her kafadan bir ses çıkıyor, kimi zaha'ya "kronik" diyor, kimi kendisinin "homesick" olduğunu, kimi ise psikolojik olarak uyum sürecinden geçtiğini söylüyordu. bu durum, taraftarı ve oyuncuyu yıpratmaktan başka hiçbir şeye yaramadı. yönetim bu konuda açıklama yapmaya dahil tenezzül etmiyordu.
zaten tete ve zaha transferleri ile iyice şişen hücum rotasyonu ve 8+3 "yerli kuralı" sebebiyle kadro kurmakta zorlanan bizlerin, bu iki oyuncu daha süre almaya başlamadan tadı kaçmıştı.
zaniolo'yu acayip bir anlaşma ile kiralık gönderdik, detayları tam bir muamma idi. taraftarın yarısı anlaşmanın "çok iyi" olduğunu söylerken, diğer yarısı ise anlaşmadan pek bir şey anlamamıştı.
yedek forvet için 37'lik gomis'ten, geçtiğimiz yılın yunanistan ligi gol kralı "bakambu"ya geçmek ve yerli olarak 22 yaşındaki milli oyuncu halil'i almak, yedek kaleci olarak günay'ı almak kağıt üzerinde iyi hamleler gibi görünüyordu fakat tadımız kaçmıştı bir kere. sadece 3 hamle ile taş gibi bir takım olarak devam etmek varken, 8 oyuncu alıp 10 oyuncu gönderen transfer obezi bir takıma dönüşüyorduk ve haala takımın en önemli iki eksiği giderilmemişti bile.
sürpriz bir şekilde hakim ziyech'i aldık. görece iyi bir anlaşmaydı ama oyuncu hakkında soru işaretleri vardı. zaha'dan sonra, bir süre daha verim alamayacağımız ikinci bir oyuncu daha almıştık. bizim için hayati öneme sahip olan CL ön elemelerinde geçen senenin rotasyon hücumcuları ve orta saha oyuncuları ile oynamaya çalışıyorduk.
kerem demirbay diye bir oyuncu aldık. kimse bir şey anlamadı. ardından da geçen sene rotasyondan gelerek gayet katkı veren, yaşları da genç yerli oyuncularımız yunus ve berkan takımdan ayrıldı. bu iki oyuncunun da gitmelerinin istenmediğini, oyuncuların takımı terk ettiğini okan hoca'nın molde maçı röportajından anlayabiliyoruz. yanlış giden bir şeyler vardı resmen.
son gelinen noktada 1 eylül itibariyle 11 oyuncu alıp 14 oyuncu göndermiş bir kulüp olduk.
buna karşın hala mertens ve oliviera pozisyonlarının eksikliklerini gideremedik. hani geçen senenin son maçı olan 3-0'lık fb galibiyetinden sonra, hocanın da tespitini yaptığı, "avrupa'da daha dinamik olmalıyız" diyerek hepimizin de hemfikir olduğu takımdaki tek eksik olan iki bölge.
1 eylül itibariyle 11 oyuncu geldi, 14 oyuncu gitti ama orta sahada başlangıç noktasındayız. hatta midtsjö ve berkan'ın ayrılması sebebiyle başlangıç noktasından daha da gerideyiz.
1 eylül itibariyle hala orta saha arıyoruz ve zaha ve ziyech'in bir an önce ritimlerini bulmuş şekilde takıma girmelerini bekliyoruz.
umarım bir an önce milli araya kendimizi en az hasar ile atarız, tüm oyuncular arık kalıcı bir şekilde ritim bulur, geçen seneden daha iyi bir takım olur ve yine şampiyon oluruz.
ama ben bu transfer dönemini sevmedim.
geçen sene fb'yi iki maçta paramparça eden ve galibiyet serisi rekoru kıran, birbirleri ile oynamaya alışmış o güzel takımı yok yere dağıttık ve bütün uyumu bozduk.
oysa ki her şey ne güzel başlamıştı. icardi gibi bir forveti, bu forvet kıtlığında tapusu ile aldık. resmi maçlar başlamadan hem de. zaten bizim oyuncumuzdu, uyum sorunu olmayacaktı.
angelinho transferi de keza en eksik bölgelerimizden birine yapılan üst düzey bir transferdi. kampa yetişmişti. ligler başlayınca hazır olacaktı o da. kaan ayhan'ın opsiyonu kullanıldı. yerli rotasyonu için gayet güzel bir hamle idi. o da bizim oyuncumuzdu, uyum sorunu olmayacaktı.
boey ve nelsson'u takımda tuttuk. gayet güzel. kadro istikrarı korunuyordu.
o zamana kadar sadece bir yeni oyuncu almıştık. geçen seneki kadro korunmuş. sadece rachica'yı bekliyorduk. herkes yeni yapılanmaya gitmişti. ligler başladığında herkesten daha avantajlı olacaktık, çünkü takım uyumu en güzel transferdi.
tam "her şey mükemmel gidiyor, artık oliviera yerine bir sağlam orta saha ve mertens'i geçen sene mata'nın rolüne kaydırıp (ki kendisi de sezon sonu futbolu bırakacağını açıklamıştı), iyi bir ofansif oyuncu alıp transferi kapatırız, her başarılı büyük takım gibi, oturmuş kadromuzun üzerine 3 oyuncu alır, takım uyumu ile işi götürürüz" derkennn;
GS yine GSlığını yaptı.
birden bir sürü oyuncu almaya, bir sürü oyuncu göndermeye başladık.
free agent zaha ve tete kabul edilebilir, kaliteli ve hatta ileride GS'a bonservis bile kazandırabilecek transferlerdi fakat GS'ı "transfer çalımı" toksikliğinin tam da ortasına çekmişti.
üstüne üstlük zaha'nın hazır olabilmesi için zamana ihtiyacı olduğu ortaya çıkınca, gereksiz gergin, baskılı bir ortam oluştu kendiliğinden. bu ortamın oluşmasındaki bir diğer etken de, yönetimin zaha konusundaki bu "sakatlık sürecini" kötü yönetmesiydi. her kafadan bir ses çıkıyor, kimi zaha'ya "kronik" diyor, kimi kendisinin "homesick" olduğunu, kimi ise psikolojik olarak uyum sürecinden geçtiğini söylüyordu. bu durum, taraftarı ve oyuncuyu yıpratmaktan başka hiçbir şeye yaramadı. yönetim bu konuda açıklama yapmaya dahil tenezzül etmiyordu.
zaten tete ve zaha transferleri ile iyice şişen hücum rotasyonu ve 8+3 "yerli kuralı" sebebiyle kadro kurmakta zorlanan bizlerin, bu iki oyuncu daha süre almaya başlamadan tadı kaçmıştı.
zaniolo'yu acayip bir anlaşma ile kiralık gönderdik, detayları tam bir muamma idi. taraftarın yarısı anlaşmanın "çok iyi" olduğunu söylerken, diğer yarısı ise anlaşmadan pek bir şey anlamamıştı.
yedek forvet için 37'lik gomis'ten, geçtiğimiz yılın yunanistan ligi gol kralı "bakambu"ya geçmek ve yerli olarak 22 yaşındaki milli oyuncu halil'i almak, yedek kaleci olarak günay'ı almak kağıt üzerinde iyi hamleler gibi görünüyordu fakat tadımız kaçmıştı bir kere. sadece 3 hamle ile taş gibi bir takım olarak devam etmek varken, 8 oyuncu alıp 10 oyuncu gönderen transfer obezi bir takıma dönüşüyorduk ve haala takımın en önemli iki eksiği giderilmemişti bile.
sürpriz bir şekilde hakim ziyech'i aldık. görece iyi bir anlaşmaydı ama oyuncu hakkında soru işaretleri vardı. zaha'dan sonra, bir süre daha verim alamayacağımız ikinci bir oyuncu daha almıştık. bizim için hayati öneme sahip olan CL ön elemelerinde geçen senenin rotasyon hücumcuları ve orta saha oyuncuları ile oynamaya çalışıyorduk.
kerem demirbay diye bir oyuncu aldık. kimse bir şey anlamadı. ardından da geçen sene rotasyondan gelerek gayet katkı veren, yaşları da genç yerli oyuncularımız yunus ve berkan takımdan ayrıldı. bu iki oyuncunun da gitmelerinin istenmediğini, oyuncuların takımı terk ettiğini okan hoca'nın molde maçı röportajından anlayabiliyoruz. yanlış giden bir şeyler vardı resmen.
son gelinen noktada 1 eylül itibariyle 11 oyuncu alıp 14 oyuncu göndermiş bir kulüp olduk.
buna karşın hala mertens ve oliviera pozisyonlarının eksikliklerini gideremedik. hani geçen senenin son maçı olan 3-0'lık fb galibiyetinden sonra, hocanın da tespitini yaptığı, "avrupa'da daha dinamik olmalıyız" diyerek hepimizin de hemfikir olduğu takımdaki tek eksik olan iki bölge.
1 eylül itibariyle 11 oyuncu geldi, 14 oyuncu gitti ama orta sahada başlangıç noktasındayız. hatta midtsjö ve berkan'ın ayrılması sebebiyle başlangıç noktasından daha da gerideyiz.
1 eylül itibariyle hala orta saha arıyoruz ve zaha ve ziyech'in bir an önce ritimlerini bulmuş şekilde takıma girmelerini bekliyoruz.
umarım bir an önce milli araya kendimizi en az hasar ile atarız, tüm oyuncular arık kalıcı bir şekilde ritim bulur, geçen seneden daha iyi bir takım olur ve yine şampiyon oluruz.
ama ben bu transfer dönemini sevmedim.