Ali Uras tam 7 yıl Başkanlık yaptı. Dönemi boyunca Galatasaray hiç şampiyonluk göremedi. Ama Florya tam da o dönemde ortaya çıktı…
Başkan Uras, öylesine inanıyordu ki, güler yüzüyle, ikna kabiliyeti ile, herkesi “proje”ye inandırmayı, onların desteğini almayı başardı. Zaten bizzat kendisi işin başındaydı. Sabah ameliyata giriyor, oradan kulübe koşuyor, oradan Florya...
O dönemin havasını anlatan ilginç bir mektubu buraya almak isterim. Mektubu yazan üye Emin Erer; Ali Sami Yen’in ablası Samiye Hanım’ın oğlu üstelik. Şöyle yazmış Divan Başkanlığı'na:
Bir tür seferberlik ilan edilmişti kulüp içerisinde... Herkes bir ucundan tutmaya karar vermişti. Florya’da bir yandan daha önce drenajı yapılmış sahanın yanına bir bina inşaatına başlanmıştı. Dahası da geliyordu....
Florya'da çocuklar için futbol okulu kurmaya karar vermişlerdi. Galatasaray Akademisi’nin temeli de işte bu sırada, 1979’un sonlarına doğru atıldı.
İnşaat başlamıştı. Tuğlalar, çimentolar, tahtalar, kepçeler, kamyonlar… Hepsi için birini buluyordu. Kolay mı? Galatasaray Başkanı arıyor ve senden “Florya’ya 1 kamyon kiremit lazım, gönderir misin?” ricasında bulunuyor!
Bir yandan inşaat, bir yandan lig... Şampiyonluk mücadelesi, umutlar, futbolcular, kaprisler, maç primleri… Bir de üzerine ekonomik kriz! 1980 24 Ocak kararları Galatasaray’ı çok zor duruma düşürmüştü. Devalüasyon, doların uçuşa geçmesi, füze gibi akaryakıt fiyatları...
Borç almaktan başka çare yoktu. Galatasaray bankalarla, borçla tanışıyordu: “İmar Bankası'ndan maç hasılatlarının temliki karşılığı sağlanan 8.000.000 (Sekiz milyon ) Liralık kredinin kullanılmasına…” Her şeye rağmen Florya yavaş yavaş ortaya çıkıyordu..
Ali Uras gururluydu. İnşaatı herkese gezdiriyor, gazetelere "“Florya Tesislerinin tamamının olmasa bile, bize çalışma imkânı verecek düzeyde tamamlanmış olmasının sevinci içindeyiz. Bu imkanları daha fazla genişletebilirsek, kendimizi o anda başarılı kabul edeceğiz" diyordu.
Zemin artık hazırlanmıştı. 280 m2'lik inşaat projesinde “tüm karkas duvar çatı, kaba sıva ve en alt katın çerçeveleri takılmış”tı. Demek ki böyle gidilirse, geri kalan bölümleri de en geç 1981-1982 futbol sezonuna kadar bitirilebilirdi...
Futbol Okulu da bu arada açılmıştı. İnşaat devam ediyordu ama o sahada oynayan çocuklar çok mutluydu. Henüz emekleme aşamasındaydı ama çok yakında “daha bilinçli ve daha ideal” organizasyon yapılacaktı. Veeee… bir de yeni bir proje ortaya çıktı: Florya’da Kapalı Salon!
Plana başlanmıştı bile. Seneye işler iyi gider, para meselesi halledilirse o da başlayacaktı. Ali Uras'ın 1981’de yeniden seçildikten sonra kurduğu cümle, şampiyonluk vaadi değil “Florya'yı tamamlamak boynumuzun borcu. Zaten bitirmek için yeniden talip olduk.” idi.
Nitekim o yılın Temmuz ayında gazetelere haber verildi. Florya 15 gün sonra açılacaktı. Yönetim, divan üyelerinden başlayarak üyeleri Florya’ya götürüp gezdirmeye başlamıştı bile. İlk aşama tamamlanmıştı, yıl sonuna kadar kalan kısmı bitirilecekti.
Yeni tesislerde oyun salonları, video odası, 24 sporcunun rahatlıkla kalabileceği, banyolu odaları, kütüphane, toplantı salonları, teknik heyetin ayrı ayrı odaları ve oturma salonu vardı. Artık Galatasaraylı futbolcular göçebe bayatı yaşamaktan kurtuluyordu.
Tesisleri topluca gezen üyeler yeni bina için tek kelime ile ''mükemmel'' diyor ve hemen ardından coşkuyla ekliyorlardı: ''Göreceksiniz kısa zamanda Galatasaray Kulübü Hasnun Galip Sokak 'tan kopup buraya gelecektir.''
Gerçekten de tam bir imece başarısı hayata geçirilmişti. Yapılan işin maliyeti 100 milyonun üzerindeydi ama bütçeden sadece 25 milyon lira harcanmıştı. Yapılmasında birçok ''isimsiz Galatasaraylı kahramanın emeği ve maddi yardımı'' vardı.
Florya tesislerinin lüks bir villadan geri kalacak en ufak bir yanı yoktu... Yıldız takımın, genç takımın, amatör takımın, profesyonel takımın, içine girerken imrenilecek, duvarları lambri kaplı soyunma odaları.. Şahane bir saunası. ..
Süper malzemelerle döşenmiş mutfağı, yemekhanesi, çamaşırhanesi... Her biri halı kaplı, iki yataklı, tuvaleti ve banyosu içinde, balkonlu yatak odaları. Teknik direktôr için istirahat, soyunma ve yatak odaları.
Sinema, dinlenme, konuk salonları... Yazın şemsiyeleri açılacak teraslar... Tüm yerler, ayna gibi parlayan 1'inci sınıf mermer, seramik ve halı, duvarlar nefis renkli lambri ve seramiklerle kaplı. Dahası, önünde de futbol sahası...
'Kim başarmıştı bunu?” Uras’ın inşaat süresince bir orada yatıp kalkmadığı kalmıştı ama o ''Nice isimsiz kahramanlara Galatasaray'ın büyük şükran borcu var. Galatasaray'da görevleri olmadığı halde bu tesisler için çok büyük fedakarlık yapanlar var'' demekle yetiniyordu.
Bu ilk safha açılışın ardından 4 Haziran 1982’de kalan kısımları da tamamlandı Florya’nın. Vali Nevzat Ayaz’dan Beşiktaş’ın, Trabzonspor’un Başkanlarına herkes oradaydı. Florya rüyasını başlatan eski başkan Suphi Batur da oradaydı.
Üyeler, sporcular, davetliler, hatta Florya’da yaşayanlar… Kurdeleyi Galatasaray’ın en yaşlı üyesi Hilmi Baydur, eski Başkan Suphi Batur yanında, keserken herkes mutluydu. Uras'ın gösterdiği alçakgönüllülük, tam anlamıyla eskinin Galatasaray'ıydı, Galatasaraycaydı...
Güne esas damgasını vuran ise, Beden Terbiyesi Genel Müdürü Yücel Seçkiner’in sözleriydi. Seçkiner, açılan tesisin yanındaki boş alanın da spor faaliyetleri için kendileri tarafından istimlak edileceğini söylüyor ve şöyle devam ediyordu:
“İstimlak işlemi tamamlanmak üzeredir. Daha sonra bu araziyi Galatasaray’a bedeli mukabili devredeceğiz. Böylece Galatasaray’ın Florya Tesisi hem büyüyecek hem de Olimpik bir spor tesisi haline gelecek”.
İstimlak için yıllarca beklenecekti ama daha yapılacak o kadar çok iş vardı ki. Dayanışma olduktan sonra hele… İşte bir artezyen kuyusu açılmıştı. Bir Galatasaraylı hafriyatı üzerine almış ve 5.000.000 TL'lık iş sadece 500.000 TL motor parası verilerek tamamlanmıştı.
Saha neden böyle çim olmasındı? Ç Florya’da bir normal, bir de küçük çocuklara, iki saha ile, var olan sahanın çimlendirme, basketbol ve voleybol, ayrıca futbol takımının da çalışması için kapalı salon… Olabilirdi hepsi… Hayal et, olsun!
Nitekim Haziran 1985’de 20 dönümün istimlaki tamamlandı. Ama çim bir türlü tutturulamıyordu. Ekilen tohumları kargalar yiyor, Başkan Ali Uras kargaları kovmak için bazen bizzat nöbet tutmasına rağmen çıkan çimler kısa bir süre sonra bozuluyordu.
Üstelik, tek saha üzerinde o kadar çok futbolcu çalışıyordu ki, saha bu aşırı kullanımdan kaynaklanan yıpranmayla balçık haline geri dönüyordu.