Bu gelişmeleri iyi okuyabilmek için ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi'ni es geçmemek gerekiyor. Uzun yıllar önce planlanmış ve uygulanması için en somut adımların atıldığı dönem budur. Yazık olan şudur ki; bu projeyi uygulama adına tüm onursuzluklarıyla destek veren emperyalist kuklaları, insanların haber alma araçlarını da ellerinde bulunduruyorlar. Arap ülkelerinde olanların emperyalist işgal olmadığını tek kişi dahi iddia edemez sanırım. Oysa ki hala orada olanları halk devrimi şeklinde yansıtıyorlar ve insanların daha adil, daha özgürlükçü ve refah içinde yaşayacaklarını iddia ediyorlar. Tipik bahane ya nükleer silahlardır ya da demokrasi getiriyoruzdur. Burada da değişen birşey yok. Ancak kamuoyu oluşturma adına dünya çapında daha fazla çaba sarf edilmesi var. En ufak basın yayın organından en büyüğüne kadar. Bu süreçte Türkiye'ye tanınan olanaklar hem ekonomik, hem de sunni gösteriş için verilen güçtür. Kapitalizm için yeni pazarlar oluşturacak (yani sömürülecek) Arap ülkeleri için bir örnek gerekiyordu. Bu da Türkiye oldu. Tüm basın yayın organları hükümetin ve onun yerli-yabancı sermayesinin elinde olan bir ülkenin, tüm yaptığı haberlere inanan insanlar da, Türkiye'nin artık bir süper güç olma yolunda ilerlediğini, ekonomisinin dehşetengiz boyutlara ulaştığını, Avrupa ile eskiden olan farkların kapandığını ve hatta Türkiye'nin fark yarattığını düşünecek boyutlara getirildi. Asgari ücret ile çalışan ve hayatını idame ettiremeyecek noktada olanlar dahi böyle düşündürülmeye zorlandı. İnsanın var olana yabancılaşmasından başka birşey değildir bu. Dünya bankasının ve Arap ülkelerinin sömürüsünden büyük payı alacak emperyalist ülkelerin sırf bu nedenlerden ötürü Türkiye'yi ekonomik yönden cazip gösterme hamleleri ve Türkiye ekonomisinin halı altına atılan pislikleri (ki bir süre sonra çıkacaktır hepsi) ve burjuva medyasının yaptığı ekonomik propaganda insanlarda gerçek dışı bir görüşün oluşmasına sebep oldu.
Suriye konusunda ise bu durumu omurgasızlık olarak nitelendirenlerin haklı olduğunu belirtmek gerekiyor. Çıkar Suriye ile yakın ilişkileri gösterdiğinde bunun abartılı bir tezahürü olurken, çıkar Suriye ile düşmanlığı gösterdiğinde ise son derece katı bir tutum sergileniyor. Burada çıkarı ve rolü belirleyende emperyalist ülkelerdir. Suriye'ye muhtemelen NATO müdahalesi olur ve Türkiye'de asker gönderebilir. Ancak konunun adına uygunluk taşıyabilecek bir konu var. O da çıkabilecek İran savaşı. İran'ın nükleer silah haberlerinin çoğalması, İngiliz Büyükelçiliği'nin basılması (büyük ihtimal diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi bahane oluşturmak için düzenlenmiş birşey bu) ve o bölgede tüm ülkeleri kontrol altına alma düşüncesi böyle bir olayı gerçekleştirebilir. Kimse de bu gibi bir durumda Türkiye'nin İran'ı destekleyeceğini düşünmüyordur sanırım. Yine üs olunur ve İran'ın işgaline yardımcı olunur. 2 sene önce İran hakkında övücü söylemler ve abartılı kardeşlik gösterileri hiç olmamışçasına davranılır. İran'ın işgalinde ilk seçeneğin savaş olmadığını da eklemek lazım. Hem kamuoyu oluşturmanın zorluğu, hem savaşın maddi götürüsü bu ülkelerin geri adım atmasına sebep oluyor ve Arap ülkelerinde yapılan işgal modelini gerçekleştirmeye yönlendiriyor.