Cevap: Ziraat Türkiye Kupası Grup B | Galatasaray 5 - 1 Denizli Belediyespor | Maç So
Dün maçı izlerken bir de kendimce bir yorum hazırladım kafamda.
60. dakikaya kadar maçtan hiç keyif aldığım söylenemez. Normal bir kupa maçı havasında geçti. Yalnız bu dakikalarda iyi ya da kötü oynadık diye bir yorum getiremem. Buna rağmen eleştirecek birşeyler buldum yine. Elano'nun ne yaptığını anlayamadım misal. Sahada birisi koşuyor ama nereye, niye koşuyor çözemiyorum. Nonda topa vurmaktan aciz. Onun için de "sahada birisi yürüyor ama neden yürüyor çözemiyorum", diye bir yorum getirebilim. Bir de yediğimiz gole değineyim. Bir kaleci 6 pasa gelen ortayı neden çıkıp almaz anlayabilmiş değilim. 3 senedir kalecilerimizin en büyük sorunu bu. Orkun'la başlayıp Sanctis'le devam edip Leo'yla süre gelen bu süreçte kalecilerimiz şu yan top hastalıkları bitmek bilmedi. Hepsinin de yedeği Aykut'tu ve Aykut'ta hepsi gibi zayıf bu konuda. Yediğimiz gol kaleci hatasıdır, başka birşey değil.
"Maça" dönersek; 60. dakikadan sonra maç benim için keyifli hale geldi. Barış bir heyecanla penaltıyı kullanmaya giderken kaptanımızın büyüklüğünü bir kez daha göstererek topu elinden alıp Emre'ye vermesi gerçekten çok güzeldi. Penaltı olur olmaz içimden geçen düşünce "keşke Emre kullansa" iken bir anda Arda'nın o atağı takdire şayandı. Ardından 3 dakika sonra frikikte toptan uzaklaşmışken -artık her kim geri gönderdiyse onu topun başına- gidip Ayhan ve kaptanının da başında olduğu topta sorumluluğu alarak çok güzel bir vuruş yaparak topu ağlara göndermesi ayrı bir keyifti. Bana öyle geliyor ki o top baraja çarpmasa yine gol olacaktı sanki.
Taraftara da ufak bir söz söylemek gerekirse; böyle bir maçta hem takımı yalnız bırakmadılar hem bıkmadan usanmadan bağırdılar -şu nevizadeden vazgeçseler daha iyi olacak ya neyse- hem de gollerinden sonra stadı Emre Çolak diye inletmeleri ise onların büyüklüğünün göstergesiydi.