2023-2024 Sezonu Sistem ve Taktik Sohbet Başlığı - Sayfa 20 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu
Konyaspor maçı baz alınarak yazılmıştır. Yazı bilardisimo.com adresinden alınmıştır. Videoların bazısı çıkmadığı için yazının linkini buraya bırakıyorum. Saglamasını yaparsınız.



Bu görüntü maçın 84. dakikasından.

GRg.jpeg


Galatasaray, rakibi Kayserisopor karşısında 11’e 9 sayısal üstünlük kurmuş durumda. Ancak saha içi dizilimden de anlayacağınız gibi 11’e 11’den bir farkı yok. Bundan 3 dakika sonra Ryan Babel’in, şansının da yardımı ile attığı golde de benzer bir pozisyon alma durumu mevcut.

Dahası; Belhanda ile başlayan bu atakta, sol taraftaki Emre Mor’un önünde bir boşluk var ancak Nzonzi burayı denemiyor. Oysa ki rakibe karşı 11’e 9 sayısal olarak üstün bir noktada, bu pasın denenmemesi şaşırtıcı. Çünkü bu pas denenmediği zaman merkezdeki iki oyuncu 3 stoperin arasında boşluk bulamıyor. Belhanda oyun kurulumu için geri geldiğinden ise henüz 3. bölgeye geçebilmiş değil. Diğer yetenek ayağı olan Feghouli ise topu istiyor; ancak yapabileceği bir şey yok. Çünkü doğru yerde değil.

GSW.jpeg


Galatasaray maça 4-1-4-1 klasik dizilişi ile çıktı. Kayserispor ise yayıncı kuruluşun aksine 4-4-1-1 çıktı. Bunu yaparken Özellikle Henrique ve Umut ile birlikte stoperlere baskı yaptılar, ki İngiltere’de bu geriden oyun kurma oyunu nasıl durdurulur temalı beyin fırtınaları sonucu, 4-4-1-1’in bu oyunun bir kolunu kanadını kırdığı; ama asıl 3’lü savunma oynayıp derinde bekleyen takımların, daha doğrusu 3-1-4-2 gibi dizilen takımların forvetleri hem stopere hem de iki savunmacının önünde oynayan holdinglere yaptığı baskı ile bu oyunu bozabildiği sonucuna varıldı.

O gün bugündür bu oyunun panzehiri 4-4-1-1 veya 3-1-4-2…

Pep Guardiola ile Sarri, geçen sezon özellikle 3’lü oynayan takımlara karşı çok büyük sorun yaşadıklarını bir kaç basın toplantısında dile getirmişti. Yani bir nevi çözümü ortaya koyan takımların hakkını teslim etmişti.

Hikmet Karaman dünya futbolunu yakından takip eden, takdir ettiğim bir teknik direktör ve bu oyunun panzehiri konusunda da okur ve araştırır. Sadece o değil, Yücel İdiz de ilk hafta oynanan sezonun açılış maçında da 4-4-1-1 çıktı sahaya.

w5A.jpeg


Galatasaray’ın 3 haftadır oynadığı rakiplerin tamamının 4-4-1-1 temelli bir futbol oynamaları tesadüf müdür sizce?

x2V.jpeg


Galatasaray maçı ile aynı saatlerde oynanan Borussia M.Gladbach vs. RB Leipzig maçının takım listesi. Görüldüğü üzere Leipzig ve Nagelsmann kendi rutinlerinin dışına çıkarak 4-4-2’ye dönmüş durumda. Bunun nedeni rakibe göre oyun formatını düzenlemek. Yani diziliş nedir? Önemsizdir!! Geyiğinin gerçeği yansıtmadığının açık bir göstergesi tabi ama benim bu noktada bu maça geçmemin nedeni 4-1-4-1 temelli bir oyunun sakıncaları ve bu oyunun uğrattığı aleyhe tahribat sonrası çözüm önerisi… Daha kısa bir değişle “4-4-2 ne yha!! Kimse onu kullanmıyor yha” hönkürmesine kendimce cevap vermek istemem…

Julian Nagelsmann yeni nesil Alman teknik direktörlerde sıkça gördüğümü 3-1-4-2 kullanımını son derece radikalleştirmiş bir teknik direktör. Bazı zamanlarda merkezdeki 4’lü orta sahayı beksiz kullanmışlığı var ancak bu noktada yani dünkü maçta yaptığı bir şeyi ısrarla dile getirmek istiyorum.

4-4-2 denince akla gelen, genel kanı çift forvetli bir sistem olmasından dolayı çok hücumu bir yapıda olduğu ve merkezdeki iki orta saha oyuncusuna çok yük bineceği.

Bu ilginç bir teori ancak gerçekte uzaktan yakından ilgisi olmadığını da söylemekte yarar görüyorum. Çünkü 4-2-3-1’i savunan insanların merkezdeki tandemi 4-4-2’de dert etmesini aklım almıyor. Bu yüzden yakın zamandaki iki farklı ligdeki iki farklı örnekle yolu açıp sonunda 2011-12 sezonundan bir ufak kuple ile konuyu kendimce sonlandıracağım.

Julian Nagelsmann, Borussia M.Gladbach maçında 4-4-2’yı kullanırken merkezdeki isimlere dikkatinizi çekmek istiyorum.

Konrad Laimer ve Kevin Kampl

İki oyuncuda sanılanın aksine daha doğrusu merkezdeki oyuncuların olması gerektiğinin düşünüldüğü fiziksel özelliklerin aksine son derece naif adamlar. Çünkü futbol oyunu, boks gibi değildir. Bugün Manchester City orta sahanın boy ortalaması 1.70… Bunların unutulduğu bir futbol coğrafyasında bu ligin basitliği beni şaşırtmıyor açıkçası. Dahası Nzonzi ve Seri ikilisinin yumuşak kalmasından bahsediliyor ki evlere şenlik…

Bizim ülkemizde bu iki oyuncudan kurulacan merkez orta saha ikilisi topa tutulacak iken son derece tempolu oynayan Borussia M.Gladbach karşısında maçı 3-1’e getirmesi bir yana üzerine topa sahipte olan RB Leipzig olması şaşırtabilir insanları. Sonuçta orada yani orta saha merkezinde fizikli, kalıp oyuncular gerekli.

Kameralarımızı İspanya’ya La Liga’ya çevirdiğimizde orada bizi 4-4-2’nin en iyi uygulayacılarından biri olan Atletico Madrid ne yapıyor?

agf.jpeg

uKj.jpeg


Bu sezona Koke – Saul ikilisi ile başladılar. Hatta onlarda ilk maçta 3’lüye dönmüş durumdalar. Ancak daha çok 4’lü savunma kullanacaklardır. Koke – Saul ikilisi ilede kurulsa orta saha laf edecek bir ton adam tanımaktayım son tahlilde..

Yani bunca laf kalabalığının sebebi 4-4-2 oynamak için merkezdeki oyuncuların ciğersiz, çiğ etle beslene, maçtan önce karanlık bir odada tutulan siyahi bir oyuncu olması gerektiğine dair inanışın gerçeği yansıtmadığını anlatmak…

fE8.jpeg


Savunma takım halinde yapılır. Bloklar birlikte hareket ederse doğru şekilde rakibi savunabilirsin. Bizim ülkemizde hücum gibi savunmada tamamen oyuncu performanslarına bağlı olduğu için bu gerçeğin unutulması da çok normal…


Bu görüntü 2018 Dünya kupasından.

4-4-2 takımı olan İsveç’in yaptığı ön olan baskısı ve alan parselasyonunu gösteriyor. Bir çok değişik örnek veriyorum ki bunun belli bir yerle, ülkeyle, ligle, takımla sınırlı olmadığı daha net anlaşılsın. Tüm bunları yazmanın sonucu da 4-4-2’ye dönüşün gerekliliği esasında…

Geçenlerde Goal.com bir Pep Guardiola röportajı yayınladı.
Burada Pep Guardiola, Galatasaray’ın oynamaya çalıştığı ama kötü bir taklitten öteye gidemediği pozisyon oyunu ve 4-4-2 için şöyle dedi ;

4-4-2 oynamak, savunma yapmak ve kontratak kovalamak daha kolaydır; Çünkü bu konularda mükemmelleşmek daha kısa zaman alır. Pozisyon oyunu oynamak ise çok daha karmaşıktır. Çünkü her oyuncunun çok fazla bireysel rolü vardır.
Daha önce bu konuda yazdığım bir yazıda Pep Guardiola’nın bugün mükemmel bir hale getirdiği City için harcadığı parayı ve zamanı anlatmıştım. Galatasaray gibi sürekli yarışan ve Manchester City gibi istediği her oyuncuyu alamayan takımlarda bu oyunu oynamak daha zordur. Pozisyon oyunu konusunda aşmış bir adam olan Pep Guardiola bile Savunma yapmak zorunda olduğunda topun arkasına 11 kişi olarak geçtiğinde 4-4-2’yi tercih ediyor. Bunun en büyük sebebi 4-4-2’nin alan parselasyonu konusunda muazzam bir diziliş olması.

Galatasaray’ın merkezdeki Nzonzi ve Seri ikilisi ile 4-4-2 oynaması çok kolay. Sorunun kanatlarda olduğu düşünebilir ancak orada da 2011-12 sezonunda yaptığı gibi iki advanced playmaker ile oynayabilir. Çünkü, savunmanın 4-4-2’de ki anlamı adama değil alana karşı yapılan savunmadır.

0pY.jpeg

blE.jpeg


Bu görüntü takımın oyun kurmak için alanı boşalttığı anda ortaya çıkan bir görüntü.

Aradaki boşluk o kadar fazla ki bu durumda Nzonzi ya kanat beklerine dönüyor ya da uzun oynuyor.

Nzonzi takımın holding orta sahası olarak hücuma çıkarken oyunu geride kurmalı, savunma yaparken bir stoper edasıyla olmasa bile savunmanın 3. Stoperi gibi davranması bekleniyor rolü gereği. Ancak topla çıkmak için bu kadar zahmete girmiş takımın şu görüntüsü ibretliktir.

blE.jpeg


Burada eğer Belhanda’yı merkeze çekerek ikinci bir pas istasyonu oluşturmak istiyorsanız geçmiş olsun. Çünkü, Nzonzi merkezdeki iki oyuncunun geri gelip oyun kurulumuna yardımcı olmaması için alındı. Holding’lerden bahsederken buna değinmiştim. Fatih Terim ve kurmayları özellikle deplasmanda rakibi açmanın yolunun onları üzerine çekmek kısacası pozisyon oyunu oynamak olduğuna kanaat getirmişler getirmesine ancak bu oyunu oynamak için doğru donanıma sahip olmadıkları gibi rakibin ön alanındaki oyuncular rakibe basarken arkada kalan 4’lü iki blok hiç kıpırdamıyor. Üsteki görüntüde görüldüğü gibi Galatasaray’ın stoperleri ile öndeki oyuncuları arasındaki alan Kayserispor’lu oyuncuların kontrolü altında.


Pozisyon oyununa bir örnek. İki stoperin arasındaki mesafeye dikkat çekmek istiyorum. Luyindama ve Marcao’nun arasında mesafe ile yakından uzaktan ilgisi olmadığını göreceksiniz. Dahası Holding yani Fernandinho topla çıkarken merkezdeki iki orta sahanın konumlanmasına bakınız.

Bu bir bilgisayar oyunu oynamak isteyip, o oyunu kaldırmayacak bir bilgisayarda defalarca oyunu kurmayı denemeye benziyor. Sonucun hüsran olacağını söylememe gerek yok. Hocanın bir orta saha talebi, Seri’den sonra üçüncü bir pas istasyonu ise bu da ilginç bir tercih olur.

Çünkü normalde bu oyunu kendine ilk edinen takımlar, üçüncü bölgede yedikleri baskı sonrası sahaya yayılma biçimleri değişir.

odl.jpeg

tEJ.jpeg


Bu iki örnek farklı iki takıma ait.

Pep Guardiola’nın Manchester City’si. Julian Nagelsmann’ın Hoffeinheim’ı.

İki farklı futbol kültürü üzerinden iki farklı oyun yorumu. Daha doğrusu oyun kurulumu ve set hücumu için yerleşim. Stoperlerin arasına bir çapanın girdiği günümüz dünyasında, oluşan bu 5’li bloğun önündeki 4’lü blok ile kendi ikinci bölgesi içinde baskı yaptığı anda yeteri kadar oyuncu ile hücum edemiyorsan böyle bir defans hattına karşı bu durum gole gitmeni zorlaştırıyor. Üzerine birde rakibin baskısı ile kazandığı toplarla direkt hücuma kalktığı anda az adamla yaklanıyor ve gol yeme olasılığın artırıyor.

Bu iki takımda topu kaptırdığı andan itibaren sistematik olarak pres yapıyor.
Ancak bu sistematik presi Galatasaray futbol takımının yapması mümkün değil. Hem ön taraftaki oyuncuların oyun yapıları hemde yaşları dolayısıyla bu presi yapmaları zor. Bu yüzden 4-4-2’nin gerekliliğini savunmaktayım. Çünkü 4-4-2’de topun arkasına geçip oyunu ikinci bölgede kilitleyip kendi birinci bölgesine taşmasına izin vermemek üzerine bir savunma sistemi kurulur. Ayrıca, öğrenmesi kolaydır zira Pep Guardiola’nın dediği gibi oyuncuların üzerinde ekstra roller yoktur. Savunma blok halinde yapılır.

Fatih Terim’in ve kurmaylarının daha önce atladığı bir şey olduğunu söylemiştim. Onun tekrar ederek başlayayım.


Babel son kanada deplase olması gerekirken merkeze geliyor. Nzonzi’nin yapacağı tek şey sol bek pas atmak. Başka bir seçeneği yok dahası tek çizgi halindeki 4’lü Kaysersispor savunmasının en solunda Diagne var. Yani galatasaray, geride oyun kurmaya o kadar çok kafa yoruyor ki hücum edecek oyuncu bulamıyor.

JUI.jpeg


Bu yukarıdaki video öncesi oyun kurulumu başlamadan takımın aldığı pozisyon.
Feghouli, Ömer ve Belhanda 3’lü bir çizgi oluşturmuş durumdalar. Ekran görünmeyen bölümünde Nagatomo var. Karşı tarafta ise Mariano… İki stoperin arası neredeyse 20 metre ve Kayserispor iki stopere değil Nzonzi’ye baskı yapıyor. En başta söylediğim gibi oyunu bozmanın yolu pas trafiğinin ortasındaki holding’e baskı yapmak. Böylece merkezdeki diğer iki oyuncuda oyun kurulumu için geriye gelecek ve topla çıksalar bile iki 4’lü bloğun arasında kalacaklar.


Pozisyon oyunun temelinde yatan pas organizasyonu için gerekli şey iki stoper + bir deep lying playmaker değildir. Bunun için takımın tamamının belirli bölgelerde kalması şarttır. Dahası rakibi kendi sahasına çekmek için sahte koşular yapılır topla birlikte. Bir kanada atılan topta rakibi savunma olarak yerleşene kadar oraya bastırılır ve sonra tekrar geri dönülür. Bu şekilde stoperlerin yarı sahaya geçmesi daha kolaylaşır ve takım boyu daha rahat bir şekilde kısaltılabiliyor.

Tüm bu saydıklarımın ardından hala 4-3-3 oynamak isteyen varsa keyfi bilir.

Çünkü, Galatasaray ileride pres yapabilecek oyuncu profiline sahip değil. Geriden oyun kurmak için bu oyuna yatkın bir orta saha oyuncusu seçmenin yeterli olacağını düşünmek komedi. Çünkü, beklerinde bu oyuna katkısı gerekiyor. Mariano’nun bu oyun yatkınlığını yok saymıyorum ancak savunma bazında bu oyunun savunma dönüşünü yapabilecek fiziksel yeterliliğe sahiptir. Oradaki diğer aday Linnes ise oyun kurulumuna etkisi Mariano kadar değil.

Diğer kanatta ise Yuto Nagatomo’nun durumu belli.
Onun bonservisi için 2 milyon euro vermek yerine daha genç bir oyuncuya bu 2 milyon euroyu vermek daha mantıklıydı.

N’zonzi’nin pas oyununa katkısı, Sevilla gibi bek konusunda bir dünya markası olması gibi etmenlerin yanında önünde Banega gibi bir advanced playmaker ile oynaması pozisyon oyunu için eliniz güçlendirecek biri olabilir ama 3’lü orta saha oynamak için verilen imtiyazlar oyunu ileriye taşımıyor.

Merkezdeki Seri, Favre’nin 4-3-3’ünde etkili olmuş olabilir ancak Favre onu kendi kalesinden uzak tutmaya özen göstermişti. Aynı Belhanda gibi.

İki farklı takımın oyun kurulumu sırasındaki duruşu.. City’nin Chelsea karşısındaki oyun kurulumu. Pozisyon oyununa çok iyi bir örnek ancak asıl dikkat edilmesi gereken yer stoperlin arasındaki mesafe. Bu mesafe ile diğer resimdeki Galatasaray stoperlerinin arasındaki mesafeye bakınca aslında oynanmak istenen oyuna ne kadar uzak olunduğu görülebilir.

Galatasaray oyun kurulumu esnasındaki dağınıklığı hücuma alanına geçtiğinde de devam ediyor. Set hücumu için yeterince oyuncusu olmadığından dolayı (oyunu kurmak için Belhanda’nın da dahil olduğu 3 orta saha) kenar ortalarına kalıyor iş. Kenar ortalarının da bir işe yaramadığı zamanlarda bireysel yeteneklerin ayaklarına bakıyor Galatasaray.

Bunun nedenlerini yukarıda sıraladım.
Bu tip bir oyunda, yani pozisyon oyunu oynamaya çalışan takımlarda orta saha oyuncuları oyun kurulumuna yardımcı olmaz. Aksine topu 3. Bölgede efektif kullanmak üzerine yoğunlaşırlar. Galatasaray da ise bu uygulanmak istenen sistem o kadar yüzeysel incelenmiş ki bir çok detay atlanmış. Bu detayların başında da oyun kurulumu için 3 orta saha oyuncusununda etkili alana gelmesi, topu alması ve oyun kurulumuna destek olması var.

Dahası bu 3 orta saha oyuncusu baskı yerse stoperlerin uzun oynaması ve ya 3 orta saha oyuncusunun dribling yapması gerekiyor. Planın işlememe nedenlerinden biride Galatasaray’a karşı hem içeride hem dışarıda bir çok rakibin geride alan bırakmadan oyunu dikte etmesi. Galatasaray’ın ise oyun kuracağım diye ileride çoğalamaması.

blE.jpeg


Burada, bu alandaki devasa boşluğun sebebi yukarıda ince düşünülmemiş bu sistem tezimin kanıtı niteliğinde. Şu görüntüden onlarca farklı dakikalarda gösterebilirim.

En nihayetinde, kompakt bir yapıya bürünemeyen, merkezde Belhanda’nın ekstra koşuları yapmadığı, Babel’in kanattan daha çok merkeze kaydığı, hücum ederken istediği gibi çoğalamayan, bunun yanında rakip sahaya yerleşirken sorunlar yaşayan, pozisyon oyunu oynamak için rakibini üzerine çekmesi gerekirken rakibin sadece iki kişiyle stoperlerine ve daha çok Nzonzi’nin bölgesine pres yaparak oyun kurulumu için illa iki 8 numaranın varlığına ihtiyaç duyan bu sistemin çöktüğü bir gerçek.

Son olarak şu görüntü ile bitireyim.
Set hücumunun ne kadar kötü yapıldığının bir göstergesi olarak şurada dursun.


Pozisyon sırasında Kayserispor 9 kişi ve 10 dakikadır 9 kişi oynuyor.
Top Belhanda ile buluştuğunda saha yayılımına bir bakalım.

zhu.jpeg


Galatasaray’lı oyuncular koşu halinde gibi ama aslında Adem Büyük dışında kimse koşmuyor. Görüntünün sağ alt köşesinde Babel var. Normalde merkeze doğru hızlanması gerekiyor. Çünkü Belhanda’nın o anda tek opsiyonu. Dahası pas açısı, önü her şey pozisyonun devamı için müsait. Ama Babel koşuyu yapmıyor. Aynı şekilde Merkezdeki Emre Mor’da topu ayağına istiyor ancak koşmaya başlaması gerekiyor… O da bunu yapmıyor.

ofZ.jpeg


Belhanda’nın arkasında Mariano var. Sanırım Fatih Terim bu pozisyondan sonra onu aldı. O da 9 kişi kalmış ve tam yerleşememiş rakibe karşı sayısal çoğunluk için Babel’in olduğu alana koşmalıydı. Babel merkeze, Mariano onun yerine en soldaki feghouli Half-space doğru devam etmeliydi. Bunların hiçbir olmadığı gibi Belhanda da o kadar kötü bir seçim yapıyor ki bu kadar kötü bir hücum ancak bu kadar kötü biter.

Ancak gerçek şu ki Galatasaray hücumları bunlar gibi onlarca basit hata ile dolu. Merkezdeki oyunculara gerekli pas açılarında durmayan hücum oyuncuları, alanı açmak için koşu yapmayan bekler, kötü pas tercihleri yapan oyun kurucular….

Galatasaray’ın bir seti hücum planı olmadığı için oyun 3. Bölgede tamamen doğaçlama devam ettiği için bu tip pozisyonlarda oyuncular alanı doğru kullanamıyor. Nihayetinde durum 1-1 iken rakip 9 kişi kalmışken 4 stoperin arasında sadece Adem Büyük kalmış oluyor..
 
Üzerinde kafa yoralım biraz. Arkadaş beni ikna etti. Pozisyon temelli oyun için yeterli değiliz. Hem oyuncu yapısı açısından hem de hemde sahaya yerleşim açısından.

Bizim için en ideal formasyon 4-4-2. Özellikle Belhanda'yı sola atarak oynayacağımız bir 4-4-2 faydalı olabilir ki Favre Nice zamanında bu şekilde verim almıştı.
 
Bilmiyorum da bu 4-1-4-1 kesinlikle bize uygun bir sistem değil, Babel'i orta sahanın solu gibi kullanmak saçmalık bu adamı rakip kaleye yakın tutmamız gerekiyor hatta kanat görevlerinden arındırıp 2. forvet gibi oynaması gerekiyor

Marcao ve Luyindama geriden çok rahat top çıkarabilecek oyuncularken bir de Nzonzi 'yi buraya gömmeye hiç gerek yok üstüne üstlük Nzonzi geri gittiği zaman beklerimiz de ileri çıkmıyor ki boşu boşuna hücumda 3 kişi eksik kalıyoruz

Nasıl ki Belhanda ve Feghouli topu kullanan merkeze yakın oynayan adamlarsa Babel ve Falcao'yu da rakip kaleye en yakın yerde konumlandırmamız gerekiyor bu adamlara maç boyu sadece 1 tane pozisyon hazırlasan bile sana maçı kazandırabilecek oyuncular
 
Şunu da yazayım. Yazıyı okuyunca şunu düşündüm. Pozisyon oyunu için elimizdeki en iyi oyuncu J. M Seri. Her ne kadar berbat başlasada oynadığı 3 maçta en iyi yerleşim yapan oyuncu oydu. Ayrıca maalesef hem yerleşim yapmamız hem de stoperlerden kaynaklanan sorunlar nedeniyle rakip sahayı geçmekte ve oyunu kurmakta sıkıntı yaşıyoruz. Beklerinde kötü olduğunu düşünürsek bu adamın bu kadar kötü performans göstermesi bizim pozisyon oyununu oynayamadığımız içindir. Yani bu oyun tarzımız bu adamı kötü gösteriyor.
 
Muslera
Mariano Luyindama Marcao Nagatomo
Feghouli Nzonzi Seri Belhanda
Falcao Babel

Muslera
Mariano Luyindama Marcao Nagatomo
Feghouli Nzonzi Lemina Belhanda
Falcao Babel

Hangisi ?

Seri/Lemina'dan dışarıda kalan ve Andone ne olacak?​
 
2011-12 sezonundaki kısıtlı kadroya rağmen şiir gibi bi takımdık.
şimdiki isimler çok daha üst düzey, 4-4-2'ye dönersek belki bundan sonraki maçlarda ligde mağlup bile olmayız
 
şu konuda çok haklısın , oyun kurarken boş alanlara koşu yapan ve alan savunmasından kurtulan oyuncu sayımız çok az.

hal böyle olunca hızlı atağa çıkamıyoruz.rahip sadece defansif orta sahamıza baskı yaparak oyun kurmamıza engel oluyor.

tudor'un bu mottosuna hayrandım.

topsu oyunda alan değiştirmeyen , boş alanlara koşmayanlara forma vermiyordu.

selçuk bile deli gibi sağa sola boş alana koşular yapıyordu.

tam olarak şablonu oturtmadan 3 lü stoper formasyonuna geçmesi bizi bitirdi.

henüz oyuncularımız buna hazır değildi. 442 yada 4231 ile devam etseydik bu puan kayıpları olmazdı.

Fatih hoca hala baskılı ve alan parselleyen takım şablonu oluşturamadı.

şu an istediğine yakın bir takımımız var sadece bekler eksik.

ben fatih hoca'ya bir sene daha süre verilmesi taraftarıyım.

bekleri de değişitrdik mi istediği oyunu yansıtabilecek bir takım olacağız diye düşünüyorum.
 
Ben de sezon başından beri 4-4-2 ye geçmemiz gerektiğini, possession oynamaya uygun olmadığımızı düşünüyordum ama yazar çok net kanıtlar sunmuş ve füzelemiş resmen :asd:
 
şu konuda çok haklısın , oyun kurarken boş alanlara koşu yapan ve alan savunmasından kurtulan oyuncu sayımız çok az.

hal böyle olunca hızlı atağa çıkamıyoruz.rahip sadece defansif orta sahamıza baskı yaparak oyun kurmamıza engel oluyor.

tudor'un bu mottosuna hayrandım.

topsu oyunda alan değiştirmeyen , boş alanlara koşmayanlara forma vermiyordu.

selçuk bile deli gibi sağa sola boş alana koşular yapıyordu.

tam olarak şablonu oturtmadan 3 lü stoper formasyonuna geçmesi bizi bitirdi.

henüz oyuncularımız buna hazır değildi. 442 yada 4231 ile devam etseydik bu puan kayıpları olmazdı.

Fatih hoca hala baskılı ve alan parselleyen takım şablonu oluşturamadı.

şu an istediğine yakın bir takımımız var sadece bekler eksik.

ben fatih hoca'ya bir sene daha süre verilmesi taraftarıyım.

bekleri de değişitrdik mi istediği oyunu yansıtabilecek bir takım olacağız diye düşünüyorum.

Ben de beklerle uçacağımızı düşünüyordum ama son dönemde iyice karamsarlaşmaya başladım. Oldukça karmaşık bir sistem ve maalesef hocanın bunu iyi yansıtabileceği sinyallerini almıyorum. Çünkü bu takım iki yıldır benzer sorunları yaşıyor, takım farklı dizilişe geçse de alanı parsellemeyi bilmeli fakat bunu çok çok az gördük aklıma sadece geçen seneki Trabzonspor maçı geliyor.
 
Muslera
Mariano Luyindama Marcao Nagatomo
Feghouli Nzonzi Seri Belhanda
Falcao Babel

Muslera
Mariano Luyindama Marcao Nagatomo
Feghouli Nzonzi Lemina Belhanda
Falcao Babel

Hangisi ?

Seri/Lemina'dan dışarıda kalan ve Andone ne olacak?​

Belhanda'yı direk sol kanat Babel'i direk forvet yapmaktan ziyade
Feghouli-------Belhanda
----------Babel----------
----------
Falcao----------

Hücum dörtlüsü ile oynayabiliriz bence, Babel SF rolünde Belhanda ve Feghouli de sağ/sol ofansif orta saha rolünde oynar merkezden atak etmeye bakarız. Zamanında buna benzer bir dizilişi Hamzaoğlu Burak ve Umut ile kullanmıştı gayet de iş görmüştü bu ikili ileride şimdi Babel ve Falcao ile neden yapamayalım ki bunu ?

Çünkü eskisi gibi elimizde kanatlardan rakibi çürütecek Bruma-Rodrigues veya Onyekuru yok elimizdeki beklere güvenip de kesinlikle kanatlardan hücum planı kurmam
 
4-4-2 oynayabiliriz şu tarzda tam olarak yedekleri ile birlikte

Muslera
Mariano Luyindama Marcao Nagatomo
Feghouli Nzonzi Lemina Belhanda
Falcao Babel

Okan
Şener Donk Ahmet Ömer/Emre
Emre Mor Seri Taylan Jimmy
Andone Adem
 
Gssözlükten bu yazıyı hazırlayan arkadaş;
Maç bitiminde zaten entry si mevcut.
Siteye koymadan da arkadaşı takip ederseniz güzel analizleri bulunmakta.
Hatta Terim ile girdiği çok güzel bir entry var buraya bırakıyorum ;
şu pirlo muhabbetine bir son verelim mi artık? ne dersiniz?

olayları çarpıtmakta, mevzuyu hiç alakası olmayan yönlere çekmekte usta insanlarız. dilimizin esnekliği sayesinde bu bir hayli kolay oluyor aslında. bu yazı, fatih terim’i kötüleyen andrea pirlo’nun otobiyografisinden alıntılar yaparak ve bunu her zaman dile getirerek aklı sıra fatih terim'e çamur atmaya çalışan insanları durdurmayacak belki ancak anti-tez üretilmeyen her tez doğru kabul edilir mottosunun da işlemesine engel olmak boynumuzun borcu..

öncelikle fatih terim’in italya’ya gidiş süreci ile başlayalım.

milliyet arşivinde rahatlıkla bulabileceğiniz belgeler var.

hoca ile ilgili ilk gidiş haberi 2000 yılının mart ayında çıkıyor... başlık “terim gidiyor mu?” hocanın o dönem yaşadığı büyük sıkıntıların artık bitmesini istediği bir dönem. oyuncuların maaşları ödensin, paralar zamanında yatsın, primler ile idare etmesin insanlar... sorunlar büyük. mali olarak felaket bir durum var.

hocanın kafasında da gitmek var aslında. ama kalbi hep galatasaray'da...

çünkü her zaman büyük düşünmüş bir adam. “adanalı” diye hor görülmeye çalışan biri belki ama o hep daha fazlasını istemiş bir vizyoner... o günde daha fazlasını istemiş ve gelen teklifleri değerlendirme kararı almış. leed maçından önce (ingiltere'deki onunla tanışmak için ariedo braida bile gelmiş)

uefa kupası alındıktan sonra tbmm daveti sırasında galatasaray ile prensipte anlaştığını söylese de yönetim pek istekli değil. mehmet cansun bir şeyleri zorluyor ama hepsi bu... takımda bir şeyler değişecekti. faruk süren başkanlığında başarının sahiplenilmesi konusunda muazzam bir görüş ayrılığı vardı. başkan ne zaman konuşsa uefa kupasının mimarının yönetim olduğunu, fatih terim konuştuğu zaman ise başarının yönetim, teknik heyet, futbolcular ve taraftar ile geldiğinden bahsediyordu.

ntvmsnbc adıyla o zamanlar yayın hayatını sürdüren bugünun ntv’si bir anket bile yayınladı bu konuda.. “sizce başarının mimarı kim?” sorusu soruldu...

monako’daki uefa süper kupa finalinden sonra faruk süren’in “bu takım fatih hocadan önce de on kez şampiyon oldu. demek ki esas aktörler oyuncularmış” açıklaması geldi. fatih terim bu açıklamaya sert bir cevap verdi. vefa bilmemekle, bir teşekkürü çok görmekle suçladı faruk süren’i. 4 yıldır istenmediğini ama başarılı olunduğu için tahammül edildiğini söyledi...

yani fatih terim’in gidişi çarşambadan belliydi.

fiorentina imzası herkes için şaşırtıcıydı.
ispanya ve almanya'dan çok büyük teklifler vardı ama italya o sıralar dünyanın bir numaralı ligiydi ve terim'in aklında hep orası vardı.

valencia ile harikalar yaratan hector cuper ile anlaşamayan o günler çılgın başkanı cecchi gori bir dolu isim arasından fatih terim’i seçmişti ancak ne var ki sözleşme ocak ayında tekrar gözden geçirilecekti. ne kadar başarılı olursanız olun türk olduğunuz için sizden kimse tam olarak emin değil. bu tavır sözleşme detaylarına da yansıyor. kendinizi bir kere daha kanıtlamanız lazım..

cecchi gori italya’da iki büyük özel kanalı sahibi olduğu gibi sinema salonları, film dağıtım firmaları olan gori ailesinin mensubuydu. babasından kalan mirasın arasında fiorentina da vardı.

italya da dengesiz bir adam olarak kabul edilen çok sevilmeyen biriyidi.
fatih terim ise bu tercihi ile (italya ve fiorentina) kendini bir üst seviyeye atmadan önce test etme fırsatı yakalamıştı.

kaleciler: francesco toldo (1971), pino taglialatela (1969), gianmatteo mareggini (1967)

defans: daniele adani (1974), aldo firicano (1967), alessandro pierini (1973), tomas repka (1974), andrea tarozzi (1973), moreno torricelli (1970), giacomo bonora (1980)

ortasaha: amaral da silva (1973), christian amoroso (1976), mauro bressan (1971), sandro cois (1972), angelo di livio (1966), fabio rossitto (1971), manuel rui costa (1972), marco rossi (1978), domenico morfeo (1976)

forvet: enrico chiesa (1970), predrag mijatovic (1969), abel balbo (1966), nune gomes (1976), leandro (1977), riccardo taddei (1980)

kadroda isim olarak üst düzey oyuncular olduğu düşünülebilir ancak o günlerde ne rui costa, ne chiesa süper star olarak görülüyordu. 20 yaşındaki taddei bile roma’ya geçmeden önce buradaydı ve ne yapacağı belli değildi.

bir sezon önce trapattoni gibi bir deha takımın başındaydı ve 7. sırada tamamlamıştı ligi. uefa kupasına gitme hakkı kazanmışlardı... kötü başlayan bir uefa kupası mücadelesi sonrası, fatih terim'in iki hedefi kalmıştı lig ve kupa..

bu arada madem 2000’li yıllara döndük şuraya bir ilave edeyim.
trapattoni, fiorentina’yı çalıştırırken fenerbahçe tarafından bir transfer teklifi almıştı. bir zamanların ünlü roma muhabiri sevgili reha erus o dönem hürriyet de yazıyordu. 2003 yılında yine fenerbahçe’nin gündemine gelen trapattoni ile 2000 yılında görüştüğünü anlatıp ;

--- alıntı ---

fiorentina'yı çalıştırırıken yine fenerbahçe'den bir teklif almış, o dönemde kendisiyle floransa'da bizzat görüşmüştüm. bana ‘‘ne işim var türkiye'de. ancak turist olarak gider, nefis memleketinizde bol bol gezerim’’ demişti.

--- alıntı ---

kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/...-neden-gelmez-146429

bunu haber yapmıştı. zaten trapattoni’nin floransa’dan ayrılma sebebi italya milli takımıydı.

bu koşullar altında başlayan ligde bir anda fatih terim ve fiorentina fırtınası başladı.
o sezon şampiyon olan as roma’dan sonra en çok atan takım fiorentina’ydı (terim takımın başında kaldığı şubat ayına kadarki dönemde) ve görevden ayrılmadan önce olaylar çıkmadan 5. sıradaydı. ayrılırken 10. sıraya kadar gerilemişti.

juventus ile 2-0 öne geçtiği maçta 3-3 berabere kalan, roma ile 2-2’lik skoru sindiren, milan’ı oynadıkları 3 maçta 2 kez yenen ve 1 kere berabere kalan bir takımın teknik patronuydu. pirlo’nun sözlerinden önce fiorentina’lı oyuncular ne diyor o günlerde ona bir bakmak lazım. daha doğrusu bütün spor gazetelerinde terim'in fiorentina'ya kattığı oyun yapısı konuşulup her seferinde "terim'in felsefesi" olarak adlandırılıyordu.

o gelmeden önce yetenekli ama istenilen patlamayı yapamamış bir orta saha oyuncusu olan rui costa’ya kulak verelim ;

haber france football dergisinden çevrildi.

başlığı şöyle ; italya’da yıllardır yıldız statüsüne kavuşmak için bekleyen ve fatih terim’in gelişiyle fiorentina’nın ve italya’nın yıldızı olan rui costa, başarısını terim’e borçlu olduğunu söyledi. ac fiorentina’nın kaptanı manuel rui cesar costa, france football dergisi’ne verdiği demeçte bu yılki patlamasını, oyunu kendisi üzerine kuran fatih terim sayesinde yaşadığını söyledi.

kaynak : Rui Costa: Başarımı Terime borçluyum

şehir tam anlamıyla ona tapmakta.

İtalyada Terim Sokağı

terim sokağı projesi var.
via terim yazılıyor, belediye başkanlığı bunu destekliyor öyle bir hal almış durumda. bunu sahada başarı olmadan yapamazsınız. başarı da rui costa’lara, toricelli’lere, chiesa’lara hadi aslanım diyerek yapabileceğiniz bir şey değil bu. bunun böyle olduğunu düşünen varsa en iyi tabirle gerizekalıdır...

savunma oyuncusu moreno torricelli'yi dinleyelim ;

la nazione gazetesine demeç veren fiorentina’nın defanstaki tecrübeli oyuncusu moreno torricelli, “terim, kulübede çok fazla karizmatik biri. sana güven veriyor ve bu yüzden bana gerçekten giovanni trapattoni’yi hatırlatıyor” dedi. “ne olursa olsun, her zaman terim’in felsefesine inandım” diyen torricelli, takımda radikal bir değişiklik olduğundan ilk zamanlarda zorlandıklarını, ama şimdi “yeni elbiselerine” tam olarak oturduklarını kaydetti.

torricelli, türk teknik adamın soyunma odasında futbolcularla olan ilişkisiyle ilgili bir soruya ise “bir takımı yönetebilmek için tuttuğunu koparan biri olmak gerekiyor. gerekli durumlarda bir teknik direktörün sesini yükseltmesi normal. terim, iyi şeyler olduğu zaman da sana teşekkür ediyor. terim, sadece büyümeyi isteyen bir grup yarattı” yanıtını verdi.

kaynak : Floransada Terim sevgisi

bakın bunlar benim sözlerim değil.
italyan gazetelerinden yapılan çeviri haberleri. milliyet arşiv, ntvmsnbc arşiv.. her yerde var..

italyada o günlerde fiorentina demek batistuta demek.
onun ayrılışı, trapattoni’nin gidişi derken kimse fiorentina’dan bir şey beklemiyor. taraftar mutsuz... gori denen mahluka karşı sinirli.. o sırada, o keşmekeşin ortasına geliyorsun. takımın en büyük ismi gitmiş, rui costa, chiesa gibi oyuncular öz güveni yerlerde. toldo tartışmalı bir isim haline gelmiş. italyan efsanesi trapattoni bile elinde batistuta varken 7. yapabildiği bir takımı devralmışsın. italyanca öğreniyorsun donetella isimli bir hanımefendiden. günde 5 saat italyanca çalışıyorsun azime bakar mısın??? bugün ingilizce bilmeyen teknik direktörler var ve kimsenin umurunda değil.

neyse işte binbir türlü sorun ile uğraşırken sen bu takımı 3.’lüğe kadar çıkarıyorsun.
o sırada başkan salak salak hareketler yapıyor. takım içinde terim gidecek mi? kalacak mı? tartışmaları var... motivasyon düşüyor, oyun hızı yavaşlıyor. takım 8. bitiriyor. mancini ile... terim gidince yerin mancini geliyor.

işte düşünün belki normal bir ortam olsa fiorentina ile şampiyon olabilirdi hoca. o sezon olmasa bir dahaki sezon olabilirdi. olamadı en kötü şampiyonlar ligi yapabilirdi.. milan da o zamanlar geliyor kapısına... çünkü oynattığı oyun modern bir sacchi göndermesi. ben demiyorum bunu italyan basını söylüyor modern, agresif bir futbol vaat ettiğinden bahsediyorlar birazdan geleceğim o konuya... berlusconi de onu istiyor... daha önce leeds united ile oynanacak maç öncesi ariedo braida (o zamanlar sportif direktör milan da) tanışmak için geldiğinden bahsetmiştim. transfer konuşmuyorlar sadece tanışıp, birbirlerini tanıyorlar. yani milan’ın gözü onda.. açık açık karakterini merak ediyorlar. berlusconi çok zengin bir adam 7 milyar dolar serveti var. yıllar sonra sarri'yi sırf solcu diye takımın başına getirmiyor. zaten sonra sattı milan'ı. yani karakter önemli..

diğer tarafta juventus’un başında olan carlo ancelotti var. eleme usülü maçların bence bir numarası. lig düzeyinde sadece 2 şampiyonluk kazanmış olması bunun göstergesi. eski bir milan oyuncusu ve milan’a geri gelmek istiyor. maldini onunla çalışmayı istiyor. sürekli arıyor ancelotti'yi... o günlerde maldini ile terim arasında 3’lü-4’lü tartışması var. maldini 4’lü oynamak istiyor, terim ise 3’lüye geçmek...

Fatih Terime Ancelotti gölgesi bu haber daha fatih hoca milan'ın başına geçmeden çıkan bir haber... hani pirlo'cular çok biliyor ya. ancelotti, juventus'tan ayrılacağı net değil. belki öyle olsa milan hiç girmeyecek o topa... lippi gelince ancelotti boşa çıkıyor. milan gelir diye de kimse ile anlaşmıyor. o sırada parma'nın durumu da iyi değil. terim milan'da iken ancelotti parma'ya imza atmak üzere iken milan ona teklif yapıyor. yani olaylar karışık..

Milanın kararının perde arkası

İtalyadan Terim yorumları bu da italyan basınının duruma bakışı.. 12 haziran'dan beri beklenen senaryo gerçekleşiyor. yani hoca daha milan'ın başına geçmeden ilk hatasında aileden bireyler devam edilecek... bu belli.

yukarıdaki iddiaya geleyim.
fatih terim'in gönderilmesinin ardından zaten en başından beri olması için uğraşılan senaryo gerçekleşti ver terim'in yerin ancelotti geldi.

--- alıntı ---

sık sık maldini ile konuşuyordu. inzaghi de aklına estiğinde ancelotti'ye ‘‘alo’’ deyip takımdaki dedikoduları veriyordu.

--- alıntı ---

Korkunç komplo

inzaghi, juventus'tan gelmişti ve orada ancelotti ile çalışmıştı. sonuncunda istenen gerçekleşti ve milan oyuncuların baskısına daha fazla dayanamadı. aslında her şey daha sonra gattuso’nun da dediği gibi “diğer takımlarda tek adam olmaya alışmıştı” cümlesinde saklı her şey. fatih terim her şeyin kontrolünü elinde tutmak isteyen bir teknik direktör. galatasaray’dan ayrılma nedenlerinden biri de budur.

fatih terim, faruk süren’den transfer yetkisini mali konularda söz sahibi olmayı da istemişti.

birazda fatih terim’i galatasaray’dan koparan sürece değinelim;

hakan şükür, uefa finali sonrası yönetimin fatih terim’i tebrik ettiğini ama herhangi bir teklifte bulunmadığını açıklamıştı. süper kupa finali sonrası yukarıda bahsettiğim “terim’sizde 10 şampiyonluk yaşadı bu kulüp” sözleri üzerinden devam etmek gerekir. fatih terim bu ülkeden ayrılırken bir yönetici bile 4 yılın hatırına uğurlamaya gelmemişti onu. galatasaray’ı terk etmekle suçlanır kimi zaman ki bende buna yaptı zamanında ama onun gibi birinin kalması içinde gerekenlerin yapılması şarttır.

tabi faruk süren bunları söylerken takımın başındaki lucescu ;

“bu takım terim’in mirasıdır” diyerek süper kupa zaferini ona adamıştı.

--- alıntı ---

fatih hocanın kopenhag'da arsenal'i yenip uefa kupası'nı aldığı zaman, sadece 1 ay sonra monaco'da süper kupa'yı oynamasına izin vermediler. fatih hoca ayrılmadı. ayrılmak zorunda bırakıldı. türkiye'de başarısızların gönderilmesine alıştık biz ama 4 sene üst üste takımı şampiyon yapan, 4 sene üst üste şampiyonlar ligi'nde başarılar yaşayıp sonunda uefa kupası zaferi yaşayan bir teknik adamın ve bir başkanın, faruk süren dahil, temizlenmesi örneğini türk spor tarihinde bulamazsın ama ne yazık ki galatasaray'ı o günden beri yöneten bir derin galatasaray var.

--- alıntı ---

hıncal uluç’tan bir alıntı. o günlerde tüm başarılarına rağmen yalnız bırakılan bir adam..

son olarak ;

31 mayıs 2000 tarihinden bir haber... hocanın gidişi sonrası fiorentina imzası için italya'da çıkmış bir haber aslında bu...

la gazzetta dello sport ; fiorentina terim'in başlığıyla verdiği haberde, g.sarayın sanatkârı fiorentinada. hakan şükür ve ümit davala da gelebilir denildi. gazetede, uefa kupasını kazanan g.sarayın mimarı olarak gösterilen terim için agresif, modern, izleyiciyi büyüleyen futbol anlayışı ile fiorentina başkanı vittorio gori'yi ikna etmeyi başardı denildi.

buraya birde tabi ki predrag mijatovic‘i eklemem lazım.
kendisi terim geldiği andan itibaren kulübeye hapsoldu. ve onun hakkında söylediği şu söz aslında terim’in teknik ve taktik açıdan nasıl o dönemin çok üzerinde olduğunu anlatır.

"toplu hücum ve toplu savunma gibi saçma sapan bir oyun anlayışı var" ...

bugün dünya üzerindeki her takım, oyunu toplu halde oynamaya çalışır. savunma yapmak için 11 kişi topun arkasına geçer. o günlerde ise hücumcular hücum, savunmacılar savunma yapsın düşüncesi hakimdi. yıllar sonra onun saha içinde kullandığı kontra pres dünya üzerindeki hakimiyetini ilan edecekti ama sorarsan taktik teknik bilmez... gazla çalışır...

bu ülke bu yüzden bir yere varamıyor işte.
ötekileştiği için kimsenin hakkını kimseye teslim etmiyor...
 
------------------------Muslera----------------------
Mariano------Luyi--------------Marcao-------Naga
Lemina------Nzonzi---------Seri----------Belhanda
----------------------Feghouli-----------------------
-----------------------Falçao-------------------------

Gol atamayız ama takımdaki en iyi oyuncuları koyunca böyle bir takım çıkıyor ortaya
 
Üzerinde kafa yoralım biraz. Arkadaş beni ikna etti. Pozisyon temelli oyun için yeterli değiliz. Hem oyuncu yapısı açısından hem de hemde sahaya yerleşim açısından.

Bizim için en ideal formasyon 4-4-2. Özellikle Belhanda'yı sola atarak oynayacağımız bir 4-4-2 faydalı olabilir ki Favre Nice zamanında bu şekilde verim almıştı.
Favre Belhanda'yı sola atarak değil Balotelli'nin yanına 2.forvet olarak koyduğunda verim almıştı. Orta saha ikilisi Seri-Cyprien idi.
 
sürekli birilerinin gidip gelmesi her sene sil baştan sistemi düzenlemek demek. Fernando için stoperlerin arasına çok giriyor dedik ama nzonzi de öyle. defans hattı biraz geride kalıyor sebebi biraz da diagneydi. ileride tempolu bir oyun oynanmıyor bekler ileri çıksa dönemiyor 4-4-2 oynama isteği olduğu için zaten andone geldi.Babel biraz daha çizgiye basmalı ki sol iç orta saha ceza sahasına yaklaşsın içeri girerse yuto zaten katkı veremiyor sol iç orta sahayı da kitlerler sol taraf sıkışır. bakalım kasımpaşa maçı dizilişi oyun planı nasıl olacak.
 
Üst Alt