Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi - Sayfa 4 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi


Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Aşırı saçma konular daha doğrusu böyle A4 boyutunda 30'ar sayfa sayfa yazarak tartışmak saçma. Yüz yüze olsan neyse. Bari ilgi çekici günümüz teknolojisi, motorlu taşıtlar ile alakalı kaza nedenleri olur, trafik kuralları olur, teknoloji olarak geleceğin bilgisayarları vs... olur olur da olur. Biraz da günümüz ve gelecek için konuşsak ne güzel olur.
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Çok şey değiştirir. Çünkü bu çok anormal birşeydir. Hadi diyelim o dönem normaldir. Ama bu günümüzde bile uygulanmaktadır.



edit: Bana hala katliamlardan bahsediyorsun. Boşver tamam. :)



Bakış açımız ciddi manada farklı. Bence değiştirmez. Çünkü dediğim gibi birçok uluslararası yasa olmasına rağmen yapılanlar ve insanlığın ses çıkaramıyor olması bugünün geçmişten daha zalim oldugunu gösterir hem de herkes adına.



Katliamlardan bahsedecem tabi bunlar kıyıda köşede sessizce olmadı herkes canlı canlı izledi hala da izliyoruz. Osmanlı da 600 yılda senin nefret ettiğin kanun birkez uygulandı 1 kez ! son 1 yılda kaç insan haksız yere öldü peki ? Amerikalıların eliyle israillilerin eliyle ve ya çinlilerin eliyle. Toplum içine indirgediğimiz de Türkler eliyle. Bir büyükşehirin belediye başkanının oğlu cinayet işlemesine rağmen hiçbir cezaya maruz kalmaz bugün Türkiye'de. Ama kimse de bundan dolayı bu ülkeden olmasını yoksayamaz. Bunların yaşanmaması için mücadeledir doğru olan.



Osmanlı 600 sene yaşadı hatasız olması ne kadar mümkün. 36 insan gelmiş yahu 36. Ama yanlışlarının yanında büyük faziletleri vardır. Bir padişah dininden olmamasına rağmen bir başkasının hakkına girdi diye kadıdan cezasını ister. Fethettiği yerde soykırım yapacağına oraya hizmet eder. Koskoca mısır bile ingiltere kültürüne Amerikan kültürüne bu kadar bağlanmışken onca yıl hakimiyet altında kalan osmanlı ülkeleri dilini dahi kaybetmedi dinini-inancını yitirmedi. Bunlar az şeyler mi
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Tarihi o gunun sartlarina gøre degerlendirip yapilan uygulamalar icin gerekceler bulmak yapilan uygulamalarin vahsilik oldugu gercegini degistirmez. Tarih o gunun sartlarina gøre incelenmeli demekten de kastedilen olaylara gerekceler bulmak falan degil oradaki toplumsal formasyonlarin farkli olmasi, dinin insan hayatindaki etkisinin o dønem ile gunumuzden farkli olmasi, teknoloji, kamusal alanin gunumuzden farkli olmasi vs. vs. kastedilir.



Vahsiliklerin olmasi yapilan vahsilikleri hakli kilmaz. Avrupa yapmadi mi yapti Osmanli yapmadi mi o da yapti. Binlerce Alevi'yi kilictan gecirdiler, Suriye'de 5000 Hristiyan kilictan gecirildi bazi insanlarin derileri yuzuldu. Ekstra Yahudilere kucak acmadi mi onlara da kucak acti. Hacli seferlerinde Avrupalilar katliam yapmadi mi onlar da yapti gunumuzde Amerika katliam yapiyor mu yapiyor.



Kimsenin tarihi sutten cikma ak kasik degil. Ve icinden birkac tane seyi øne cikartip iste bizim tarihimiz en temiz tarih demek de dogru bir yaklasim degil. Tencere dibin kara cogunun tarihi birbirinden kara.



Konudaki ilk yazımda demiştim en iyisi Osmanlı hoppaa geri gelse keşke hep doğruları yapmış demek doğru değildir. diye. Ama hep yanlışları yapmış ne cahil barbar devlet demek te değildir. Zaten bu konuda hemfikiriz sanırım ?



Ama ben bazı insanlarda inkarı görüyorum ki bu yanlış. Osmanlı Türkiye'nin öncesidir. Başka bir devlet değil bgünün devleti o günün devamıdır. Sadece yeni bir yönetim anlayışı ile ve farklı bakış açılarıyla. Ve utanılacak bir devlet de değildir
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Ooo fix kadro :) Osmanlı iyidir de tarihe inanmam o yüzden yorum yapmıyorum, geneli doğrudur illaki ama detaylardaki mükemmelliğe inanmam o yüzden her milletin tarihi nedense kendine göre mükemmel.

Bugün birine birşey söylesem yarın söylediğim şeyi başka birinden farklı bir versiyonuyla dinliyorum, üstelik henüz hayattayken. Insanlar Allahın gönderdiği kitabı değiştirmeye çalışıyor(Allah garanti vermemiş olsa...) Tarihi kayda geçirenler mi doğru geçircek. Bence tarih insanların duymak istedikleri şeylerin derlemesidir. Ezik kalmış toplumlar için feyz alın sizde başarın ya da zamanında neymişsiniz şimdi biraz oturun mesajı vermenin yoludur toplumlara. Herneyse tüm dostlara iyi tartışmalar, geldim bir selam vereyim istedim.
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Çok komik ve saçma yorumlar var..Tarihi olayları belirsiz 1-2 kaynakla değerlendiremezsiniz daha güvenilir kaynaklardan olayı enine boyuna öğrenerek tartışmak gerek..Saçma sapan yorumlar var çünkü
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



600 senede 36 tane hükümdar gelmiş geçmiş, içlerinde eli öpülecek olanlar da var, utanç duyulacak olanlar da.
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Çok komik ve saçma yorumlar var..Tarihi olayları belirsiz 1-2 kaynakla değerlendiremezsiniz daha güvenilir kaynaklardan olayı enine boyuna öğrenerek tartışmak gerek..Saçma sapan yorumlar var çünkü



Bence örnek vererek bunu yazsan daha mantıklı olur.



Aşırı saçma konular daha doğrusu böyle A4 boyutunda 30'ar sayfa sayfa yazarak tartışmak saçma. Yüz yüze olsan neyse. Bari ilgi çekici günümüz teknolojisi, motorlu taşıtlar ile alakalı kaza nedenleri olur, trafik kuralları olur, teknoloji olarak geleceğin bilgisayarları vs... olur olur da olur. Biraz da günümüz ve gelecek için konuşsak ne güzel olur.



Ve sanırım en mantıklısı da bu. Bu işin internetten yürümediğini birkez daha görüyorum. Keşke yüz yüze olabilseydik daha çok ilerleyebilirdik en azından. Bu şekilde biyere varabileceğimiz yok gibi
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



oha mitten açılmış başlık bu arada yeni görüyorum kim değiştirdi ?? o konu daha iyi gibiymiş harbiden
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Mevzuya farklı yerden dalış yapılmış gördüğüm kadarıyla... Üzücü olan tarihi tek taraflı olarak yorumlayanların çoğunlukta olmasınadır. Hemen hemen bir çok yorumu okudum, o yüzden genel konuşacağım.



Birincisi Osmanlı tek bir dönemmiş gibi ele alınarak yorumlanmaması gerekir. Osmanlı'da "devlet" kavramının ön plana çıktığı dönemler var, İslami kurallara uyulduğu dönemler var, İslam dininin aksine yanlış yorumlanan bir ayet üzerinden cariye sistemini adil gören bir dönem var. Evet, cariye olayı bir dönem olarak ele alınmaması gerekir ama İslam-Devlet gibi kavramların dışında bir olgu olduğu da gerçek. Bu yüzden bahsedilen döneme göre yorum yapsak iyi olur, böyle biraz çorba gibi olmuş.



Şimdi recm, gericilik vs. meselelerine değinip, Osmanlı geri diyoruz da Cumhuriyet dönemi Türkiyesi de çok mu ilerideydi? Avrupa'da tırmanan faşizmin etkileriyle, kurtuluş savaşı döneminde "gereğince" oluşturulan milliyetçilik birleşince yıllardır üzerimizden atamadığımız "paranoyak" bir devlet yapısıyla tabir-i caizse yıllardır süründük. Sürekli darbelerle, ekonomik hatalarla, krizlerle, sürekli pompalanan "devlet elden gidiyor" masallarıyla geçmiş başarısız 50-60 yıl. Bunun recm ile hiçbir farkı yok. Her geçen yıl yüzlerce insan bir hiç uğruna ölüyor, bu mudur şimdi modern anlayış? Ne farkı var ki recmin uygulandığı dönemle, şu dönem arasındaki fark? Çarpıtma olmasın; recm uygulamasını doğru bulmuyorum. Tek kızdığım nokta tek taraflı bakış açısıyla süslenmiş yorumlardır.



Ayrıca recm dini bir uygulamadır. Osmanlı tarihinde recm uygulanmıştır ama dediğim gibi dönemsel olarak uygulanmıştır. Buna benzer bir çok İslami uygulamalarda dönemsel olarak tercih edilmiştir. Hatta uydurma fetvalar bile tercih edilmiştir. Bu yüzden bazı şeyleri bir yerden kırparak koca Osmanlı tarihine yıkmanın anlamı yok, en az o zamanki dönem ile bu zamanki dönemi kıyaslamak kadar saçma bir düşünce şeklidir. Ne kadar ilerlersek ilerleyelim, sürekli geri kalacağımızı da not edelim bir kenara...



İkincisi Osmanlı'daki "kardeş katlini" onaylayan yasanın barındığı devlet anlayışı, örf ve adetlerinin bir çoğu hala günümüzün devlet yapısının temelini oluşturmaktadır. Hani şu zamanı örnek vererek, başka yere dem vurmak biraz saçma oluyor da bu yüzden.



Üçüncüsü sözüm; Osmanlı'yı mükemmelleştiren kesime... Onlara da sadece gülüyorum. :) Sanırım yeterli olur bu. :)
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Mevzuya farklı yerden dalış yapılmış gördüğüm kadarıyla... Üzücü olan tarihi tek taraflı olarak yorumlayanların çoğunlukta olmasınadır. Hemen hemen bir çok yorumu okudum, o yüzden genel konuşacağım.



Birincisi Osmanlı tek bir dönemmiş gibi ele alınarak yorumlanmaması gerekir. Osmanlı'da "devlet" kavramının ön plana çıktığı dönemler var, İslami kurallara uyulduğu dönemler var, İslam dininin aksine yanlış yorumlanan bir ayet üzerinden cariye sistemini adil gören bir dönem var. Evet, cariye olayı bir dönem olarak ele alınmaması gerekir ama İslam-Devlet gibi kavramların dışında bir olgu olduğu da gerçek. Bu yüzden bahsedilen döneme göre yorum yapsak iyi olur, böyle biraz çorba gibi olmuş.



Şimdi recm, gericilik vs. meselelerine değinip, Osmanlı geri diyoruz da Cumhuriyet dönemi Türkiyesi de çok mu ilerideydi? Avrupa'da tırmanan faşizmin etkileriyle, kurtuluş savaşı döneminde "gereğince" oluşturulan milliyetçilik birleşince yıllardır üzerimizden atamadığımız "paranoyak" bir devlet yapısıyla tabir-i caizse yıllardır süründük. Sürekli darbelerle, ekonomik hatalarla, krizlerle, sürekli pompalanan "devlet elden gidiyor" masallarıyla geçmiş başarısız 50-60 yıl. Bunun recm ile hiçbir farkı yok. Her geçen yıl yüzlerce insan bir hiç uğruna ölüyor, bu mudur şimdi modern anlayış? Ne farkı var ki recmin uygulandığı dönemle, şu dönem arasındaki fark? Çarpıtma olmasın; recm uygulamasını doğru bulmuyorum. Tek kızdığım nokta tek taraflı bakış açısıyla süslenmiş yorumlardır.



Ayrıca recm dini bir uygulamadır. Osmanlı tarihinde recm uygulanmıştır ama dediğim gibi dönemsel olarak uygulanmıştır. Buna benzer bir çok İslami uygulamalarda dönemsel olarak tercih edilmiştir. Hatta uydurma fetvalar bile tercih edilmiştir. Bu yüzden bazı şeyleri bir yerden kırparak koca Osmanlı tarihine yıkmanın anlamı yok, en az o zamanki dönem ile bu zamanki dönemi kıyaslamak kadar saçma bir düşünce şeklidir. Ne kadar ilerlersek ilerleyelim, sürekli geri kalacağımızı da not edelim bir kenara...



İkincisi Osmanlı'daki "kardeş katlini" onaylayan yasanın barındığı devlet anlayışı, örf ve adetlerinin bir çoğu hala günümüzün devlet yapısının temelini oluşturmaktadır. Hani şu zamanı örnek vererek, başka yere dem vurmak biraz saçma oluyor da bu yüzden.



Üçüncüsü sözüm; Osmanlı'yı mükemmelleştiren kesime... Onlara da sadece gülüyorum. :) Sanırım yeterli olur bu. :)



Osmanlı'yı kimse mükemmelleştirmiyor...:)

Osmanlı hakkında yabancıların görüşleri buyurun...

“Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. ‘Neden?’ derseniz, bana pek acı gelen bir gerçeği açıklamam icap eder ki, o da şudur: Ben kılıçla fethettiğim yerleri, hayatta iken geri vermiş bir bedbahtım. O ise, fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.“ demiştir.









Yabancı düşünürlerin Osmanlı hakkındaki görüşleri :



-Corci Zeydan : “Müslümanların gösterdiği adalet, hoşgörü, ibadet ve takva, büyük başarılarının en büyük sebeplerindendir.”



-Çiro Truhelka : ”Müslüman Türklerle vahşet isnat edenler, onları kıskananlar ve çekemeyenlerdir. Bu milletin Balkanlarda ve Avrupa’da vahşet göstermiş olduğu iddiası, iftiraların en iğrencidir. Müslüman Türkler Avrupa’ya mazbut bir din ve gayet mükemmel bir devlet teşkilatlarıyla gelmiş, yerleştirdikleri ülkerleri medenileştirmişlerdir.”



-Grenard : ” Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu insanlık tarihinin en hayrete değer ve en büyük olaylarından biridir.”



-Gibbons : ” Hoşgörüleri, ister siyâset, ister hâlis insaniyet neticesiyle meydana gelmiş olsun, Osmanlıların, yeni zaman içinde milliyetlerini tesis ederken dîni, hürriyet ilkesinin siyâsetinin temel taşı olarak kabul eden ilk millet olduğu îtiraz kabul etmez bir durumdur. Hıristiyan dünyâsındaki arası kesilmeyen din savaşları ve engizisyona rağmen, Osmanlı idaresinde Hıristiyan ve Müslümanlar, ahenk ve uygunluk, içerisinde yaşıyorlardı.”



-D’ohsson : “Kur’ân-ı kerîmi tanıyanların zihnine ve hâfızasına nakşedilmiş olan prensipler, onları yeryüzündeki insanların en insâniyetlisi en hayırseveri hâline getirmiştir. Bütün bu faziletlere rağmen Ecnebilerin (Avrupalıların) barbar demesi, yırtıcı bulması, savaşlarına göre hüküm vermesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar, düşmanları aynı zamanda dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecâat Türklere sâdece dinlerinden değil, aynı zamanda millî karakterlerinden gelir. Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silah gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkleri gerçekten tanımak isteyenler, onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerin karakter ve fiillerindeki tesirlerini muhâkeme etmeli, onları barış zamânındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir. Filhakika Türkler, savaşta ne kadar sert, ne kadar mağrûr ve yırtıcı iseler, barışta da o kadar sâkindirler. En büyük kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. İçlerinde en kötüsü en hasisi bile yine de bir vazife olarak iyilik etmekten çekinmez.”



-Toynbee : “Osmanlı Türklerinin bu kadar küçük bir başlangıçtan, o kadar elverişsiz şartlar altında, bu derece sürekli bir devlet haline erişmesi, dünya tarihinin en fevkalede tezahürlerinden biridir. Osmanlıların Yakın Doğu’da yerlerine geçen Avrupalı veya yerli hiç bir devlet, bu bölgeyi Osmanlılar kadar iyi idare edememiştir. Avrupa devletleri Osmanlılardan aldıkları ülkeleri ancak zulümle yönetebilmişlerdir. ”



-Benoist Mechin : “Sultan Süleymân öyle bir orduyu emri altında bulunduruyordu ki; kuruluşu ve silahları bakımından, dünyânın bütün diğer ordularından dört asır ilerideydi… Her Türk askeri yalnız başına seçkin bir Avrupa taburuna bedeldi.”



-Edmondo da Amicis : “Paşasından sokak satıcısına kadar istisnâsız her Türk’te vakâr, ağırbaşlılık ve asillik ihtişamı vardır. Hepsi derece farkları ile, aynı terbiyeyle yetiştirilmişlerdir. Kıyâfetleri farklı olmasa, İstanbul’da bir başka tabakanın olduğu belli değildir… İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en nâzik ve kibar cemâatidir. En ıssız sokaklarda bile bir yabancı için küçük bir hakârete uğrama tehlikesi yoktur. Namaz kılınırken bile bir Hıristiyan, câmiye girip Müslüman ibâdetini seyredebilir. Size bakmazlar bile, küstahça bir bakış değil, sizinle ilgilenen mütecessis bir nazar dahi göremezsiniz. Kahkaha ve kadın sesi duyamazsınız. Fuhuşla ilgili en küçük bir tezâhüre şâhit olmak imkân dışıdır. Sokaklarda bir yerde birikmek, yolu tıkamak, yüksek sesle konuşmak, çarşıda bir dükkânı lüzûmundan fazla işgâl etmek, ayıp sayılır.”

Buda Adalet sistemi ile ilgili yabancı bir yazarın yada önemli bir bireyin görüşü...

Günümüzde birçok yabancı siyaset-bilimci ve yönetim-bilimci, Osmanlı Tarihi konusunda araştırmalar yapmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri; Osmanlı imparatorluğu'nun üç kıtaya yayılmış geniş topraklarını, nasıl olup da 6 asır boyunca büyük başarı ve adaletle yönetebilmiş olduğudur. Bu topraklarda, farklı ırklara ve farklı dinlere mensup milletlerin yaşadığı da göz önünde bulundurulduğunda, Osmanlı'nın bu başarıyı ne şekilde elde ettiği, Batılı bilim adamları için daha da çekici hale gelmektedir.



Tarihçi Jason Goodwin, New York Times Gazetesi'nde yayınlanan, "Osmanlı'dan Öğreneceklerimiz" başlıklı makalesinde, Balkanlar'daki istikrarsızlık için bir çözüm önerirken aslında, merak edilen bu başarının sırrına da dikkat çekmiştir. Yazar, Osmanlı'nın idaresi altındaki topraklarda dini, kültürel ve etnik açılardan büyük farklılıklar bulunduğunu, ancak 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar, halkın hiçbir kesimine asla baskı yapılmadığını ve kısıtlama getirilmediğini söylemiştir. Bu sayede Osmanlı'nın istikrarı ve düzeni koruduğunu söyleyen Goodwin, bugün yeryüzünde barışın ve huzurun sağlanması için Osmanlı'dan öğrenilecek çok fazla şeyin olduğunu dile getirmiştir. (Jason Goodwin, "Learning From the Ottomans" 16.8.1999, New York Times.)



Bir başka tarihçi, İngiliz F. Downey, Kanun-i Sultan Süleyman'ın üstün vasıflarını anlattığı bir eserinde Osmanlı'nın adalet anlayışının zamanının diğer devletlerine göre çok üstün olduğunu belirtmiştir. Downey, birçok Hıristiyanın kendi ülkesinden ayrılarak Osmanlı'nın adaletine sığındığını bildirmiştir. (F. Downey, "The Grand Turk Suleyman the Magnificent, Sultan of Ottomans", New York, 1929, Fransızca trc. Soliman le Magnefique, Paris 1930, s. 84)



Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Birçok batılı yazar ve aydının Osmanlı 'nın yönetim anlayışının üstünlüğünü vurgulayan görüşleri bulunmaktadır.



Osmanlı'nın bu başarısının anahtarı, din ahlakını gereği olan adalet kavramına olan derin bağlılığıdır. Bu nedenledir ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun adil idaresi, Müslümanların olduğu gibi gayrimüslimlerin de haklarını korumuştur. Dolayısıyla, Batılı bilimadamları, Osmanlı'nın sağladığı hoşgörülü ve anlayışlı yönetim sistemini çok ideal bulmaktadırlar.



Amerikalı ve Avrupalı bilim adamları, Osmanlı'nın adalet anlayışına hayranlıklarını açıklarken, aslında, Kuran'da bildirilen üstün ahlakın mükemmeliğini dile getirmiş olmaktadırlar. Çünkü, Osmanlı Devleti'nin adaletten ve doğruluktan taviz vermeyen yapısının asırlar boyunca hiç değişmemesi, Kuran ahlakının bu anlayışı gerektiriyor olmasından kaynaklanmaktadır. Yüce Allah Kuran-ı Kerim'de Müslümanlara, karşılarındaki insanlara karşı öfkelerine kapılmamalarını ve adaletli davranmaktan hiçbir suretle vazgeçmemelerini şöyle bildirmiştir:
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Utanç duyulacakları bir söylermisin...:)

Bilelim...



Bir örnek verecek olursak,



"Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki Hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. "



Kemal ATATÜRK



Nutuk' dan.
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Bir örnek verecek olursak,



"Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki Hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. "



Kemal ATATÜRK



Nutuk' dan.



Gazi Mustafa Kemal'i Samsun'a gönderen kim...?

Vahdettin Hakkında yanıldığını kendi ifade etmemiş mi Mustafa Kemal...?
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



"Ancak ne var ki, Osmanlı İmparatorluğu için yüzkarası olan recm uygulaması, Osmanlı'da bir kez yaşanmıştır ve bu söylenti değil gerçektir."



Bunu okuyup da Osmanlı recim yaptı bik bik diye ötmek iyi bir kafa gerektirir..1 kere rakamla bir yazıyor.Yasalarda recm vardı mı yazıyor nerenizle okuyosunuz ? Belki kadında taşlanmıştır,pedofili de vardır veya bi çok yanlış şey yapılmıştır ama bunlar bireylerin yaptıklarıdır ve devlete adledilemez...Ne salakça ve gereksiz bir muhabbet bu
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Boğaz’dan Yıldız Sarayı’na doğru dönmüş işgal güçlerinin topları altında gerçekleşen görüşmeyi M. Kemal Paşa şöyle anlatıyor:



- Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. “Paşa Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir.”



M. Kemal, konuşmanın devamını şöyle anlatıyor:



- “Bunları unutun!” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurarabilirsin!”



Bunun üzerine şu cevabı verir:



- Merak buyurmayınız efendim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an bile unutmayacağım.



Artık bir daha birbirini hiç görmeyecek şekilde yolları ayrılacak olan iki ismin görüşmesi böyle bitti. Huzurdan ayrılırken, Padişah’ın son sözleri şu oldu:



- Muvaffak ol!



Kabulden çıktığında Naci Paşa, elinde bir küçük kutu uzattı. “Zat-ı Şahane’nin ufak bir hatırası” dedi. Kapağının üzerine Vahidettin isminin baş harfleri işlenmiş bir saat idi bu.



Paylaştığım bütün bu bilgileri “muhalifler” yazmıyor. Atatürk’ün hatıralarını bizzat kaleme alan Falih Rıfkı yazıyor. Tarihini ve günlerini yukarıda yazdım. İsteyen, biraz da Osmanlıcası olan açıp bakabilir.



Kısmet olursa bir gün de Mustafa Kemal Paşa Samsun’a gizlice mi gitti yoksa daha farklı mı idi. Onu yazmak istiyorum. Resmi tarihçilerin yazdığı değil, yine bizzat Atatürk’ün kendi hatıraları olarak o tarihlerde Hakimiyet-i Milliye’de çıkan yazılardan özetleyerek…



NOT: Falih Rıfkı Atay, bu hatıralarını 1950′li yıllarda “Atatürk’ün Bana Anlattıkları” adıyla kitaplaştırdı. Pozitif Yayınları, ilgili bölümleri “Mustafa Kemal’in Ağzından Vahidettin” adıyla topladı ve geçtiğimiz yıllarda yayınladı. Bunları daha detaylı bir şekilde bulabilirsiniz.



Falih Rıfkı Atay'ın kitabından...:)
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Osmanlıda recm vardı diyenler uyusunlar kalktıklarında o haberi bi daha okusunlar..İçtiklerinin etkisindeler galiba hala
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Gazi Mustafa Kemal'i Samsun'a gönderen kim...?

Vahdettin Hakkında yanıldığını kendi ifade etmemiş mi Mustafa Kemal...?



PADİŞAH BUYRUĞU



Mehmet Vahidüddin



“Kuva-yı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla

para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp

yıkmaya kalkmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava

açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli

Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandan miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf

Bey, Eski yirminci kolordu kumandan Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vashington (Washington)

elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan

Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336

(1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzere, Mülkiye Ceza Yasası’nın kırk

beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı

maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi unvanlarının

kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla yasa hükümleri gereğince

mallarının haczedilerek, usulüne göre yönetilmesine ilişkin İstanbul bir numaralı sıkıyönetim

mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak

üzere onaylanmıştır.



Bu Padişah Buyruğu’nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir. "



Samsuna gönderip arkasından idam fermanını mı imzalamış.



Nutuk' un tamamlanma tarihi 1927' dir. Atatürk' ün 1927 deki düşünceleri neyse öldüğünde de aynıdır. İnsanları yanlış yönlendirmeyin.
 
Cevap: Geleneksel Beyin Fırtınası-33 l Osmanlı Tarihi



Gazi Mustafa Kemal'i Samsun'a gönderen kim...?

Vahdettin Hakkında yanıldığını kendi ifade etmemiş mi Mustafa Kemal...?



İstanbul'dan kovulan M.K.A. Kaynak Nutuk.



Şu kitabıda okudum ben;



0000000306573_5_1.jpg




fikrim değişmedi.







Konu çok dağıldı bu arada.
 
Üst Alt