ŞL 13/14 B Grubu 3. Maç | Galatasaray 3-1 Kopenhag | Maç Sonucu | 23 Ekim - Sayfa 89 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

ŞL 13/14 B Grubu 3. Maç | Galatasaray 3-1 Kopenhag | Maç Sonucu | 23 Ekim


iLNvhpXWHpffr.gif
 
------------Vetokele - Braaten------------------

-N. Jørgensen - Delaney - Claudemir - Gíslason-

Bengtsson - Mellberg - R. Sigurdsson - Jacobsen

----------------Wiland---------------------------





bakın beyler, sizden korkmuyoz, biz kimseden korkmuyoz imajı vermek için iki forvet çıkmışlar.



disiplinli olsaydık bi 6'da biz atardık. Demek ki 2 forvetle korkmuyoz mesajı yerine iletilmiyomuş fatihcim



aynen cesaretli olmak korkmamak ayrı bi olay recepcim :D

semih ile çıkılmaz bu maça. 1-2 yenileceğimizi düşünüyorum
 





sadece bu pozisyon değil genel itibari ile dün akşam ben burakı beğendim.gol atıp atmamasının bir önemi yok.sürekli eleştirdiğimiz şeyler "koşmaması,pres yapmaması ve aşırı derecede fazla ofsayta kalması" idi ki dün akşam bunların tam tersini yaparak aslında istediğinde ne kadar da verimli olduğunu gösterdi.bu tarz oynayan bir burakın ben takımda kalmasını isterim.ancak bu oyun sadece bir maçlık idiyse ve diğer maçlarda yine eski burak olacaksa kusura bakmasın ama satılmasında fayda var.



kaçırdığı goller içinse söylenecek bir şey yok.forvetler her zaman gol kaçırmışlardır ve kaçırmaya da devam edeceklerdir.açıkcası ben bu durumu çokta fazla dert etmiyorum.nasıl ki attığı gollerden sonra bile eleştiriyorsam dün akşam için kaçırdığı gollere rağmen beğendiğimi ve çok verimli olduğunu düşündüğümü söylemeliyim.
 
Egemen Bağış "Bir Fenerbahçe kongre üyesi olarak, Galatasaray'ın Estonya karşısındaki galibiyetini canı gönülden tebrik ediyorum."
 
Takımımızı tebrik ediyorum. Maçı Eskişehir'de izledim. İlk 20dk yı izleyemedim. Maç sonu Galatasaraylılara saldıran Eskişehirsporluları da kınıyorum bu arada.
 
sevgili okuyucu galatasaray tabii ki farklı kazanır. karşı takım sahada 11 kişi. tamam ama galatasaray kaç kişi?

ben en az 15 saydım. sağ tarafta eboue var. bir bakıyorum ondan bir tane daha var gitmiş basketbolcu gibi ceza alanına penetre ediyor. melo'yu görüyorum orta sahada topa kafasını sokarken. o da ne? melo'dan bir tane de biraz ileride gol atan var.

burak kale önünde gol kaçırıyor.

aaa o pres yapan, sahayı enlemesine deparla geçen klonlanmış hali mi? çakma sol bekler arasına giren dany bir yanda top çıkarıyor, bir yanda rakip ceza alanına yakın bir taç çizgisinde topu söküp asist yapıyor.



galatasaray, mancini geldiğinde bu yana en iyi futbolunu oynadı dün gece. kalesinden en uca kadar herkes farklıydı.

hatta kenarda mancini bile.

fatih hoca döneminin ilk 15 dakika arena presi yeniden sahnedeydi. kopenhag ne olduğunu anlamadan presi yedi ve yenik duruma düştü. bu kadar yürekten, bu kadar istekli oynayan takım zaten daha yetenekli olan tarafsa sonuç bellidir.

mancini'nin sıkıntısı belli.

avrupa'da istediği kadroyu kurabiliyor. dün gece sahada 8 yabancı vardı. şimdi ligde bu oyuncuların ikisi olmayacak.

olmayanların yerine sahaya çıkacak yerliler belki de galatasaray'ın ligdeki kaderini belirleyecek.

eğer kopenhag'da galatasaray 3 puan alırsa mancini'nin dediği gibi juve maçı final olur ve hatta beraberliğin yetebileceği bir final haline gelir.



--- mert aydın ---
 
böyle bir ilk 45 dakikayı yıllardır izlememiştik. sarı kırmızılı takım rakibini tam anlamıyla abondone etti. üstelik sözü edilmeğe değer bir pozisyon zenginliği filan da sözkonusu değildi. atılan 3 golün dışında rakip kaleyi vuran iki vuruşun biri sneijder’in kalecide kalan şutu, öteki de büyük şef’in 30 metreden kullandığı serbest atışın yine aynı akıbete uğramasıydı.



belki daha eğlenceli olan durum da şuydu: real madrid maçı öncesinde herkes galatasaray’ın kazanacağını söylüyordu. hatta ‘bundan niçin kuşku duyuyorsun ki’ diye şaşıranlar bile vardı. bu karşılaşma öncesinde ise aynı kişiler endişeyle baş sallayıp ‘zor maç!’ diye kahırlanıyordu. bir not daha: önceki maçlardaki olağanüstü tribün şovu sahaya pek yansımamıştı, bu kez tribünde fazla birşey yoktu ama saha içi muhteşemdi.



sarı kırmızılı takım ilk 10 dakika rakibine soluk aldırmadı ve o süreye bir de gol sıkıştırdı ki böyle bir maçta yapılması gereken buydu. burak’ın gol atmadan da takıma yararlı olanabileceğini öğrenmeye başlaması önemli bir gelişme. olağanüstü çabasıyla rakip savunmanın dengesini bozdu. gollerde görünür bir katkısı yok gibiydi ama bu çabası sanıldığından çok daha önemliydi.



ilk golde melo’nun topa hışım gibi gelişi, ikincide sneijder’in vuruş kalitesi görülmeye değer güzellikteydi. ikinci golde topu getiren eboue’nin akıllıca bırakışı da önemliydi. ilk yarının uzatma bölümünde gelen üçüncü gol ise yine sağ kanattan getirilen topun büyük şef tarafından ustaca değerlendirilmesiydi. bruma ile eboue o kanadı delik deşik etmediler belki ama daha fazlasını yaptılar.



bence cim bom’un gruptaki en önemli maçı buydu. bunda iyi bir sonuç almadan başka hiçbir iddiada bulunamazdınız. böyle bir galibiyetle en azından 3.lük ve uefa’da devam biletini cebinize koymuş olacaksınız. ondan sonra daha yüksek hedefi kovalamak daha akla ve gerçeklere uygun bir durum. ‘bu gruptan lider çıkarız’ palavralarıyla işe başlayıp sonra hüsrana uğramaktan bıkmadık mı?



rakibiyle cim bom arasındaki güç farkı çok açık ama bunu bir futbol gerçeğine dönüştürmek her zaman mümkün olmayabiliyor. açıkçası kopenhag takımı cim bom’un müthiş oyunu karşısında hiçbir varlık gösteremedi ama sürpriz baskınlarla her an gol bulup can sıkma işini becerebileceklerini birkaç kez gösterdiler. savunmadaki dikkat ve yardımlaşma onlara imkan vermedi.



ikinci yarıda g.saray oyunu kontrolünde tutmayı yeğledi. sneijder’in şutunu kalecinin son anda çıkarışı gibi pozisyonlar tribünleri keyiflendirmeye yetti. burak’ın kaçırdıklarını da artık kimse dert etmedi... bu parlak galibiyette mancini’nin payı ne kadar diye sorarsanız pek az diyemeyiz. riera’yı değil de dany’yi solbek oynatmak gibisinden tercihler, bruma ve sneijder’i daha etkili kullanması, melo ile selçuk’un nihayet hareketlenmesi gibi gelişmeler önemli; bunlarda elbette ki onun da payı var.



--- ahmet çakır ---
 
türk futbol kültürünü esir alan yüzlerce anlamsız klişeden bir tanesi “italyan teknik adam = defans”. euro 2012’de ofansif açıdan en parlak performans sergileyen 3 milli takımdan birisi italya, başındaki hoca prandelli de italyan değil de papua yeni gineli miydi?

italyanlar kendi klişelerini yıktılar, sacchi-lippi önderliğinde catenaccio ezberlerini çoktan bozdular. artık yeni formül şu: “italyan hoca=karşındaki rakibe göre değişen pragmatik futbol.”

mancini de takımını, son 19 maçın sadece 1’inde gol yemeyen kopenhag’a karşı golü bulmanın en kestirme, en pragmatik yolu olan hücum presle başlattı. ilk yarı bittiğinde skor 3-0’dı ama hakem bitiş düdüğünü çaldığında galatasaray halen rakibin geri 4’lüsüne pres yapmakla meşguldü.

ilk gol öncesinde galatasaray’ın “en defansif” orta sahası melo, sağ forvet bruma ile beraber rakibin sol stoperine o kadar etkili bir pres yaptı ki kopenhag savunması kalecisine geri pas bile atamadı, topu taca yolladı! yaklaşık 2 dakika sonra bu kez sol bekte başlayan ve maç öncesinde bekte oynatılması “yeteri kadar ofansif olamayacağı” gerekçesiyle eleştirilen dany, sağ kanatta köşe gönderi civarında drogba ile “karşı pres”e katıldı. kapılan topta dany, premier lig beklerininkileri anımsatan bir orta ile ilk golün asistini yaptı.



dany’nin performansı, bir başka yıllardır esiri olduğumuz klişeyi yıktı. evet, riera daha ofansif bir oyuncu ama nasıl çok savunmacıyla çıkınca otomatikman az gol yemiyorsanız (bakınız san marino’un tüm maçları) aynı şekilde çok ofansif oyuncu ile başlayınca çok gol atmanız garanti değil. dany’nin sol bekte başlaması savunmayı dengelerken, sağ kanattaki eboue’yi ofansif açıdan daha da özgürleştirdi. eboue ilk 45’i 2 asistle tamamladı. mancini aşısı, eboue ile beraber en çok sneijder’a yaradı, hollanda fizyoterapisti van alphen’in katkısıyla yaramaya da devam edecek gibi. bir başka mancini farkı da burak bu kez santrfor oynatılmıyor diye küsmedi, sol forvette hayatının en iyi pres performansını sergiledi.



--- ali ece ---
 
ilk yarının bitiş düdüğü çaldığında tt arena tribünlerindeki 52 bin kişi burak’ı ayakta alkışlıyorlardı. burak ilk yarıda gol atmamıştı, asist yapmamıştı, hatta nerdeyse pozisyona bile girmemişti. ama belli ki tribünlerin burak’tan beklentisi farklıydı: gol kaçar, top ayaktan kaçar, rakip arkana kaçar. bunlar futbolda var. ama bir futbolcu oyundan kaçmaz, mücadeleden kaçmaz, rakipten kaçmaz. galiba arena’daki sporseverlerin de kaçırmadığı nokta bu.

muhtemelen mancini de kaçırmayacak bu detayı... burak’ın akhisar maçındaki berbat sol açık performansına rağmen kopenhag önünde de ısrar etti bu tercihinde. aynen bundan 1 yıl önce, ekim-kasım döneminde balotelli’yi ısrarla sol açıkta denediği gibi... mancini bu işleri seviyor. city’de agüero, silva ve nasri’yle yetinmemiş, balotelli’yi de çizgiye zorlamıştı italyan hoca. galatasaray’da da sağ açık riera-sabri, sağ iç ceyhun’dan sonra, sol açık burak’ı tartışacağız muhtemelen bol bol. uzun vadede bu tercihler kazanç hanesinde mi yoksa kayıp hanesinde mi yazacak, tabii ki zaman gösterecek bunu.

italyan’ın çok sevdiği başka bir şey de formasyon denemeleri... city’deki ilk yılında napoli ve bayern’e karşı 4-4-2, ikinci sezonunda real madrid ve liverpool’a karşı 3-5-2 denemişti. galatasaray’da da 4 günde iki maça bambaşka iki diziliş kurdu mancini. tabii ki maçları rakamlar oynamıyor, sistemler kazanmıyor. ama belli ki bu sene galatasaray’da bolca formasyon denemesi izleyeceğiz, tartışacağız.

tabii ki bu haklı ve farklı galibiyeti sistem kazanmadı, öyleyse son olarak galibiyetin mimarlarına da saygı duruşunda bulunmak gerek: eboue, dün akşamki gibi ayakta kaldığında ne kadar klas bir bek olduğunu hatırlıyor, hatırlatıyor. bir başka ayakta kalan adam da burak’tı dün. eğer dünkü mücadelesini sürekli hale getirirse şu günlerde yaşadığı özgüven kaybını da aşacak, gollerini de tekrar sıralamaya başlayacaktır burak...

burak durduğu sırada gollere devam eden sneijder’ın da kıpırdanması, hareketlenmeye ve isyana dönüşüyor yavaş yavaş... futbol hayatı boyunca santrfor arkası oynamayı hayal eden, futboldan sonra on numaralığın master tezini yazan mancini, belli ki akademik çalışmalarını sneijder üstünde pratiğe döküyor! çok da iyi ediyor. burak’la sneijder, mancini’nin futbolculuğunu youtube’dan biraz izlerlerse her ikisinin de ondan öğrenecek çok şeyleri olduğunu fark edecekler eminim.



--- uğur meleke ---
 
Takımımızı tebrik ediyorum. Maçı Eskişehir'de izledim. İlk 20dk yı izleyemedim. Maç sonu Galatasaraylılara saldıran Eskişehirsporluları da kınıyorum bu arada.



ANADOLU TAKIMLARINA HADDİNİ BİLDİRELİM ARTIK!!

Galatasaray hariç bütün takımlardan nefret ediyorum

Hele Eskisehir, Bursa, Kayseri,Gaziantep..

Anadolu takımı, beşiktaş,fener, basketbolda müesese takımları hepsine LANET!

Arenaya geldiklerinde fark atıp evlerine APSyle yollamalıyız
 
real madrid maçının ilk yarım saatini düşünün. galatasaray o yarım saati 3-0 önde kapatamaz mıydı?



şüphesiz bazen şansa ihtiyaç duyarsınız. o gece iyi oynadığı bölümde skor üretemeyen galatasaray, konsantrasyon ve inancını kaybettiği bölümde çözülüp fark yemişti.



dün başlangıçtaki baskının meyvesini toplayınca sonraki skorsuz saatin günahından söz etmeye gerek kalmadı.



son birkaç maçtır eksikliği net hissedilen kanatların bu kez iyi çalışmasına ortada melo’nun beş, selçuk’un 4 buçuk yıldızlık oyunu eklenince önde muazzam bir pas trafiği yaratan galatasaray tek devrede işi bitirip geri çekildi.



juventus maçına sağ ön tarafta riera ile başlayan mancini’nin kopenhag karşısında sol bek mevkiinde dany’yi görevlendirmesini sürpriz sayamazsınız. normalde saysanız bile mancini döneminin ilk günleri itibarıyla asla sürpriz değil.



bazı adamları bilindik mevkileri dışında test ederek potansiyel gücü arıyor. dany öne çıkmayı seven bir oyuncu, bunu geçen yıl hovardaca öne çıktığı birçok maçta görmüştük. bilerek ya da bilmeyerek onun gizli zaafından fayda çıkardı. juventus maçında sağ önde bocalayan riera’nın günahına ortak ettiğimiz mancini’nin fitili ateşleyenin dany olması nedeniyle takdiri de hak etmesi gerekiyor. adalet bu. sağ kanada koşusu ve gole katkısını eboue’nin o kanadı iki kez kullanmasıyla gelen iki gol izledi. böyle dönemlerde ve böyle erken çözülmesi gereken maçlarda ilk hareket önemliydi ve bu hareketi kendisinden maçın en kötü adamı olması beklenen dany’nin yapması değerli bir detaydı.



son üç maçında kanatsız bir takımın kopenhag savunmasının sağını yıkıp geçmesi bir bakıma hasarlı bölgeye yapılan eleştirilere isyan kıvamındaydı.



terim döneminin maça iyi başlayan galatasaray’ını izledik. galatasaray içerde avrupa maçlarına büyük tempo ve baskıyla başlıyor, gol bulursa işler iyi gidiyor, bulamayınca sıkıntı çığ gibi büyüyordu. dün öyle olmadı. geçen yılki tüm şampiyonlar ligi maçları ve son real madrid maçının bir benzeriydi. real maçının yarım saatindeki baskı ve top kullanımı kalite olarak daha iyiydi ama kopenhag karşısında o eforun yarısı bile üç gol bulmaya yetti.



dün akşam galatasaray kendisinden katbekat kötü bir takım karşısında, şampiyonlar ligi kültürü açısından fark attığı kopenhag karşısında tek devrelik iştahıyla, tüm mevkilerin oyuna aynı ölçüde katılma becerisiyle sonuca gitti.



kopenhag deplasmanında gelecek üç puanla bu gruptan çıkılır..



--- okay karacan ---
 
Üst Alt