Cevap: Tüm Zamanların En İyi Filmi: Esaretin Bedeli
1 numara dediğin The Matrix gibi olur arkadaş.Gerisi hikaye
1 numara dediğin The Matrix gibi olur arkadaş.Gerisi hikaye
Bu tip listelerin saçma olduğunu düşünüyorum. Son on yılın en iyi filmi, şarkısı, kitabı gibi listeler kapsadıkları zaman ve ele aldıkları konu dikkate alınmaksızın vaadettiklerini gerçekleştiremezler. Kişisel beğenilerin tüme vurgu yapması olanaksız. Sinemanın ekonomik bir sektör oluşundan dolayı niteliğinin çarpıtılarak ekonomiye daha uygun hale getirilmesi ve bu şekilde pazarlanıyor olması bu listelerdeki saçmalığı daha da üst sıralara taşıyor. ABD yozlaşmış yapısı ve Hollywood'u hem propaganda aracı hem de en büyük ekonomik getirilerinden biri olarak kullanmasıyla sinema değerlendirmelerinde ayrılması gereken bir yerde. ABD'nin pazarladığı sinema anlayışı, seyirci ne kadar şaşırırsa ve ne kadar duygusallaşırsa film çok iyidir fikrini aşılıyor. Dakikada 10-15 plan gösterip, içerik olarak düşük, tempo olarak yüksek teknik yapıya sahip filmleri de alışkınlık yarattığından, pazarlama başarısı ve siyasi etkenlerle bu filmlere alışanlarda sinemanın böyle birşey olduğunu düşündürtmeye yetiyor. Mesela forumda kişilerin izlediği filmleri belirttikleri konu incelenirse ya da favori filmlerini beyan ettikleri listeler incelenirse binlerce mesajın %99'unu ABD yapımı filmler oluşturuyor. Hal böyle olunca sinemanın niteliksel gerçekliliklerini ortaya koyan sinema filmleri "çöp ve leş" olarak adlandırılıyor.
Yarisi dogru, yarisi klise dolu, sonda da bir sekilde selam cakilmis. Sinemanin niteliksel gercekliklerini hangi filmler ortaya koyuyor ornek verebilir misin? Ve de ABD yapimi filmlerin belki de INGILIZCE olduklari icin daha fazla tercih ediliyor olmalari aklindan gecti mi?
Filmleri en iyiler ya da en kötüler diye belirmenin olanaksızlığı var benim için. Ancak senin en iyi filmlerin ABD'de olduğuna dair fikrini, senin mantığını tahmin ederek inceleyebilirim. Futbol İngiliz icadıdır, bunca yıllık tarihi ve yatırımı varken İspanya Ligi oynanmasına giden bir anlayışla sinemanın iyi ve kötü tarafları eleştirilemez. Zaten ABD'nin sinemadaki etkinliği ekonomik, siyasal ve sosyal alanlardaki yozlaşmışlığı ile paralel bir konu. Bu yüzden etkinlikleri baz alınarak, başka ülkelerin film yapmasına gerek yok diyebilecek bir görüşün oluşması ne ile açıklanabilir kestiremiyorum. Senin bilim kurgu filmlerine ilgin varsa ve sinema görüşün sadece bunlarla sınırlıysa bunu ispat edebilirsin. Çünkü bilim kurgu para ve teknolojik ilerleme gerektirdiğinden bu tür filmlerin ABD'de yaygınlık kazanması ve o yaygınlık içinde iyi filmlerin ortaya çıkabilmesi normaldir. Tür kısıtlaması yapmaksızın sinemanın geneline baktığımızda ABD'nin kültür emperyalizminden başka birşey yapmadığı çok net ortadadır kanımca. Birkaç muhalif film ve ABD sinemasından yapı olarak ayrılabilecek Coen Kardeşler (2 filmleri hariç), Jarmusch dışında tablo budur. 1960 sonrası Türkiye sinemasından kastın, Yeşilçam saçmalıklarıysa hemfikir olmama gibi bir durumum olamaz, ancak 1960 sonrası Türkiye'de yapılan filmlerin varlığının bilincine de varmış olmak gerekir. Susuz Yaz ile mukayese edilecek bir tane ABD yapımı film göstermek neredeyse olanaksız. Mesela bu film ABD'de kendisine yapımcı bulamazdı, bulsaydı da yönetmeni cadı avı ile ya öldürülür ya da tutuklanırdı.
Bresson, Antonioni, Bergman, Bunuel gibi sinema tarihini oluşturan onlarca yönetmen-senarist varken (bu ve bunun gibi yönetmenlerin farkında olup olmadığını bilmiyorum), başka ülkelerin film çekmesine gerek yok demek ve çerçeve belli demek sinema tartışırken yapılmaması gereken işlerin başında gelebilir sanırsam. Çerçeve belliden kasıt para ve teknoloji ise bunun hiç önemi yok. En basitinden İran filmleri bunun örneğidir.
Ben bu filmi daha izlemedim.
250 tane film arasına Titanic nasıl giremez enteresan. Halbuki vizyonda olduğu dönemlerde gişe rekorlarını alt üst etmişti. 1 sene boyunca sinemalarda kaldığını hatırlarım.
Ayrıca bana bu 250 film mi yoksa Hababam Sınıfı'nın ilk 4 bölümü mü deseler Hababam Sınıfı'nı tercih ederim. Çünkü beni bu dünyada başka hiçbir film 100'den fazla izlediğim halde güldürmeyi ve bu kadar izletmeyi başaramaz..
Amerikan sinemasına yozlazmıs demenin dayanagı nedir burayı acıklayabilirsen daha mantıklı bir cevap yazabilecegim. Diger ulkelerde genre sayısı 1, 2 ile sınırlıyken Amerikan sinemasında alt baslıklarıyla beraber 100'den fazla turevde yapım ve hitap ettigi kitleler var. Yani 3-5 mainstream filme amerikan dream ogeleri ekleniyor diye boyle bir argumanda bulunuyorsan hatalısın, Amerikan sineması 1920'lerden itibaren birincil senaryo 2.cil yonetmen merkezli bir sistemdir. bugun Spielberg'un tanrı olarak gorulmesinin sebebi yozlasma degil, daha once kimsenin kullanmadıgı cekim tekniklerini kullanması, yeni fikirlerle cıkagelmesidir ornegin. ki Spielberg Jaws'ı cektiginde 1975 yılında turkiye'nin ya da fransanın beyazperdesini bir hatırlamanda fayda var. cok daha gerilere gidiyim, 1920'lerden sonra kendini avangard sinemanın avangardı olarak atayan fransızların cıkardıgı yapımlara bak, ve o surecteki Amerikan yapımlarına goz at, ve simdiki fransız yapımlarına bir goz at. yapımların iceriklerine bak, ki ozaman global bir dunya da yoktu (ki burada emperyalist-brainwash-hollywood 3lemesi teorin hafif bi cokuntuye de ugruyor) ama ortaya cıkan eserler, eserlerden ziyade kitle algısı ve zamanla reaksiyonu bugunun tohumlarıdır,
kimileri 2012'ye geldik hala aynı ogeleri barındıran 3. sınıf deneysel duygudurum filmleri cekmekle mesgul, 100 senedir ve 100 sene daha cekecekler. turkiyede 100 sene daha tecavuze ugrayan koylu kızını konu alacak.
sonucunda bugun sinemanın oncusu fransa da olabilirdi ama olamadı. sebebi demin bahsettigim kulturel kafesler. kısaca yoresel evrensellik ufku dar ve ici bos tanım. Amerikan sineması ise 4 yol agzı gibi, ki Avrupa sinemasının etkileri de vardır Amerikan sinemasında, avangard'ın butun ozelliklerini de bunyesinde barındırır, fakat acılımı Avrupa sineması gibi tıknaz degildir, bunun sebebi bahsettigim gibi kurumsallasma dısına cıkmayı basarmıs olmak, sonucta ulkenin bina olan mental yapısı. sırf sinemada degilki, muzikte de boyle, sporda da boyle herseyde boyle. neden ? kulturel ogeler barındırıp kulturel olmadıgı icin. Fransanın sinema gelisiminde bir grup insan birseyleri degistirmek istediler, ancak degistirdiklerini sandıkları hede ulke insanın ronesans uzerine bina olan mental yapısını bireysel olarak yansıtmak oldu. Amerikan sineması bu ogelere bagımlı degildir, Avrupa sineması bagımlıdır. Bertolucci'nin butun filmlerinin birbirinin aynısı olması bu sebepten, kitlesi de aynı kendine aynı. Ama Spielberg ET'yi de cekti, Schindlers List'i de cekti, bilmem War Horse'u da cekti, Minority Report'u da cekti. Spielberg ET'yi cektiginde biz agzımız acık noluyor diye izlerken, Avrupa sinemasıyla cok bir finansal farkı yoktu Hollywood'un bunu da hatırlatırım.
ayrıca tiyatro demissin yazının bir yerinde, Amerikan tiyatrosuna girersen apayrı bir tartısma konusu acılır yine.
Yanılıyorsun, bahsettigin rakamları kazanan oyuncu sayısı 10 ila 20 arasında Hollywood'da. sadece Hollywood'da yaklasık 300.000 oyuncu, 20.000 yonetmen var, sadece New York'tan yıllık 50.000 civarında eksiksiz yapım cıkıyor, California'dan bir dunya uzak bir ulke. Dedigim gibi Amerikan sinemasını mainsteam'den ibaret sandıgın icin (heralde) negatif bir on yargıya sahipsin. Oyuncuların Hollywood'a gitmek istemesinin sebebi para degil, kariyer ve sohrettir, zira buyuk bir kitleye ulasmanın tek yolu Amerikan sinemasıdır- dogal olarak.
Hic katılamıyorum, sinema kulturler uzerine bina olmamalıdır. ve 90%'ı propoganda demenin yine yuzeysel takip etmenden kaynaklı oldugu acık. dogru propoganda filmleri bol sayıda ve mainsteam, cunku finans oradan geliyor ancak benim vurguladıgım amerikan sinemasının temelinin bunlardan bagımsız oldugu, senin gormek istemedigin bu, ancak ozellikle son yıllar konusunda belki hak verebilirim sana zira populer kultur bir cok kitleyi esir almıs durumda, ancak bu Amerikan sinemasının dinamiklerini sarsacak degil.
Sanatsal yapıyı olusturan en buyuk etken yoresel meselelerdir dedigin an orada beni kaybettin, (belki de yanlıs anlamısımdır) belki de hayat algımız farklıdır :ka23: ama kutuplara baglı olmama kavramı her zaman ondedir, baska turlu ilerleyemezsin, dusunceleri ve ufkunu iyi yontmak sanat icin en onemli husus. Amerikan sinemasına bu yuzden onder dedim bir suru ilk oradan cıktı cunku ve devam edecek. Avrupa sineması tamamen kulturler uzerine turedi, mahkum bir sinema.
Ali Özer, ABD sinema sektörü ülkenin en büyük ekonomilerinden biri olduğu için oradaki etkinliğin yandınması mümkün değil. Ancak bu etkinliğin ABD sinemanın niteliksel yapı taşıdır şeklindeki yanlışlığıdır asıl mesele. Festivalleri Hollywood'un alt yapısı olarak değerlendirmenizde bir başka konu tabi. Festivallerde Hollywood normları dışında rastladığınız yönetmenlerin Hollywood'a geçtikten sonraki sinemalarını incelemenizi öneriyorum.