Türk Savunma Sanayi Genel Başlığı - Sayfa 11 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Türk Savunma Sanayi Genel Başlığı


Böyle boş konuşmak yerine kalem kalem eleştirini yap da ben de cevap yazayım. Olayı kahvehane seviyesine indirmeyin.
Bu kahvehane seviyesine çekmek mi oldu? Hiç alakası yok yazdıklarımın kahvehane seviyesiyle.

Her şeyden önce yazdıklarının kısa bir cevabı yok. Önce durum tespiti yapman lazım. Türkiye'nin bölgede konumu ne? ABD bizden ne istiyor? Komşular ne amaçlıyorlar? Türkiye'nin hedefi ne olabilir ne olmalıdır vs bir sürü soru var ortada. Yazdıklarından tek tek gidelim.

Sadece birini yapabilen ise Rusya var, iyi bir örnek. Rusya günümüzde bölgesel güçtür. Küresel değildir. Sadece askeri sanayisini geliştirmiştir. Yer altı kaynakları sayesinde ekonomisi belki 3-5 kat büyüdü. Buna rağmen bu haldeler. Eğer kaynak yönünden zengin olmasaydı Kuzey Kore gibi bir şeye dönüşürdü.
Bu doğru evet, Rusya küresel bir güç olmaktan çıkalı 40 yılı geçti. Yeraltı kaynakları olmasaydı Kuzey Kore değil ama İran'dan hallice bir devlet olurdu. Ama orada tabii Rusya'nın teolojisine, coğrafi olarak Asyalı olsalar da ırk olarak aslında Avrupa'nın bir parçası olduğunu da göz önünde bulundurmak lazım.

Türkiye'nin de gittiği yol bu gibi gözüküyor. Sivil endüstri istenilen seviyede gitmiyor. Birileri çıkıp Xiaomi, Oppo gibi binlerce şirket kurdular, dünyanın en çok satan markaları arasına girdiler.
Sivil endüstri istenilen seviyede değil çünkü biz 2000'lerin başlarında o treni kaçırdık. Şu an Samsung kadar olmasa da ona yakın bir teknoloji markamız olabilirdi. Ha bu saatten sonra olmaz diyemez kimse, bir sürü yeni teknolojik akım çıkıyor, çıkacak. Bir yerde biz de bir aktör olabiliriz. Ama bizim gittiğimiz yol Rusya'yla aynı da diyemeyiz. Rusya kapalı bir ülke. Avrupa ülkeleri ABD'nin baskısıyla Rusya'yı tecrit altında tutuyorlar. Enerji satın almak dışında Rusya'nın ihracat gücünü kısıtlıyorlar. Bizim önümüzde böyle bir engel yok. Yalnızca askeri ambargolar var, onların da amacı belli (ileride yazacağım).

Sivil ekonomi olmadan bu oyuncakları üretmek, halkı zaten refaha kavuşturmayacak. Ülkenin olası savaş durumunda faydalı olabilir. Ama zaten bu savaş durumunda satın aldığınız savaş gereçleri de aynı işi yapacaktı. Savaş zamanı satın alamayız üretmek mantıklı diyorlar, e o daha kötü, savaş zamanı hammadde sıkıntın olacak, tesislerin bombalanacak. Savaş zamanı alım yapsan hızlı alım yapabilirsin. Bunu da gözardı ediyorlar. E ordu benim sınırımı düzensiz istilalara karşı koruyacak mı korumayacak mı?
Burada tamamen kopmuşsun. Birbirinden tamamen alakasız konulardan bahsediyorsun. Askeri teknoloji ülke insanını tek başına tabii ki refaha kavuşturmaz ama ihracata etkisi olur. Zaten bizim ikincil amacımız askeri sektörde ciddi bir aktör olup teknoloji ve silah satan ülke konumuna gelmek. Elimizdeki silahlar ancak terörler mücadele ya da ufak tefek bölgesel savaşlarda işe yarayabilir. Üretimin olmadan herhangi bir savaşı yürütmen mümkün değil. Şu an Yunanistan'da da öyle ya da böyle bir silah gücü var. Bir çatışmaya girerlerse (biz de dahil) ABD ve diğerleri onları desteklerler ama bir ülke için bu desteğe muhtaç kalmak zavallılıktır. Köleliktir. Senin manda devletten öteye gitmediğini gösterir.

Afganistanda kafa kesmiş biri ülkeme gelip burada karıya kıza, çoluğa çocuğa, yaşlıya yaşsıza dadanacaksa o zaman bu orduya daha fazla para kaynağı aktarmaya gerek olmadığını düşünmekteyim.
Bu tamamen siyasetle ilgili. Güvenlik politikalarıyla doğrudan ilgili değil yani. Hatta İçişleri Bakanlığı'nın Göç İdaresi Başkanlığı'nın konusundan bahsediyorsun. Orada Afgan'ın tekinin bu dediklerini yapması bir iç güvenlik sorunu. Sınırların korunmasıyla doğrudan ilgili değil yani.

Bir zamanlar denildiği gibi, "sınır namustur" çok ileri gidip insanların tepkisini de çekmek istemem ama ben çok sorgulayan biriyim. Madem sınır namustu yıllarca bunu söylettiniz, işlediniz beyinlere. Şimdi burada iki tane ihtimal var, 3. ihtimal yok. Bu ihtimallere göre, o halde TSK namussuz mudur? Yok eğer TSK namusluysa o halde yıllarca bu yalanı söylettiğiniz için sizler yalancısınız.
Sınır namustur ama TSK namussuz mu diye sormak? Hayırdır bir kendine gel. İktidarın izlediği politikalarla TSK'nın uygulamalarını birbirine karıştırmak nedir arkadaş? Nasıl bir bakıştır bu?

Dediğim gibi konu çok detaylı. Her şeyi uzun uzun anlatmak çok zor. Ben de tabii dış politika uzmanı gibi bir şeyleri anlatma derdinde değilim ama o kadar absürt şeyler yazılmış ki ne diyeceğimi bilemedim. Ama bir şeyler söylemek de gerekiyor belli ki.

ABD'nin bize Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında biçtiği rol olabildiğince asker sayısı yüksek olan bir kara gücü olan ve kendine yetecek kadar hava gücü olan bir ülke. Neden bunu istediği belli. NATO gün gelir Rusya'yla kapışırsa, kara gücünün ciddi bir kısmı olarak bizi kullanacak, seni, beni kullanacak yani. Biz piyonuz ya, ölelim diye bizi sürecekler sahaya. Kafalarındaki plan buydu. PKK'sı Fetö'sü, IŞİD'i boku püsürü bilmem nesi derken biz uyanmaya başladık (aslında uyanışımız Kıbrıs çıkarmasıdır ama mevcut süreçten bahsetmek için diyorum). Bu işin böyle gidemeyeceğini, artık bu mandater yönetim altında bir devlet rolü biçilen zavallı Türkiye rolünden çıkmak zorunda olduğumuzu anladık. ABD de buna daha ciddi cevap vermeye başladı. Bizi engellemek için PKK'ya açıktan destek vermeye başladı, Fetö'yü bir güzel yetiştirdi, devleti çok güzel zayıflattı. Bize verilen mesaj hep şu oldu: Otur oturduğun yerde, haddini bil. Biz de bunu reddetmeye başladık. Biz reddettikçe onlar yeni aktörleri önümüze atmaya başladılar (en başta Yunanistan). Ve şu anda bulunduğumuz noktaya geldik. Hala bir dayatma, hala bir zorlamayla bizi sindirmeye çalışıyorlar.

İşte bu yüzden biz yüzde yüz haklı olarak Doğu Akdeniz'de ve Orta Doğu'da kendi yolumuzu çizmeye başladık. Hani konuşuluyor ya Mavi Vatan diye, o bizim kırmızı çizgimiz değil; bizzat var olma projemizdir. Doğu Akdeniz'de dikkat edersen bir metrekare Yunanistan toprağı yok. Kara parçası yok. Yalnızca bizim dibimizdeki birkaç tane adaları var. Ve buna rağmen nelerle karşımıza çıkıyorlar. Akıl, hayal almayan gerekçelerle bizi buradan dışlamaya çalışıyorlar. Kendi işimden ufak örnek vereyim. AB'nin dışarıda bıraktığı, yani kara listeye aldığı kurumlar ve kişiler vardır. Bu kişilerle ben proje yapmam, bunları fonlamam der kısaca. Bizden bu listeye giren tek kurum hangisi biliyor musun? TPAO'nun üst düzey yöneticileri (Kurum dedim ama kişiler demek daha doğru). Ve neden diye sorduğun zaman GKRY'nin yaptığı şikayetler çıkıyor karşına. Biz bu noktaya gelmek için Libya'yla tamamen hukuki münhasır ekonomik alan antlaşması imzaladık ve bu antlaşma BM'den onaylandı. ABD ve diğerleri ise Libya'da askeri darbe yapmaya çalışan Hafter'i destekleyerek bizim bu anlaşmamızı yok etmek için uğraşıyorlar. Bu ufak örnekle bile nasıl bir ortamda olduğumuzu anlatabiliyor muyum?

Yani kısaca şu anda bizim yaptığımız atılım o kadar hayati bir öneme sahip ki, senin "biz bunları nasıl olsa kullanamayacağız, yine satın almaya devam edelim" minvalinde bir cümle kurman açıkçası biraz küfür gibi oldu.
 
Bu doğru evet, Rusya küresel bir güç olmaktan çıkalı 40 yılı geçti. Yeraltı kaynakları olmasaydı Kuzey Kore değil ama İran'dan hallice bir devlet olurdu. Ama orada tabii Rusya'nın teolojisine, coğrafi olarak Asyalı olsalar da ırk olarak aslında Avrupa'nın bir parçası olduğunu da göz önünde bulundurmak lazım.

Öncelikle fikirlerimin sizi tatmin etme gibi bir zorunluluğu yok. Bunu bilmelisin. Sizi memnun etmek için de yazmıyorum. Her bireyin fikri kendinedir. Bunu bilerek tartışmak elzemdir.


Bu paragraf ile başlayalım, Rusya'nın neye dönüşeceği tamamen yoruma dayalı. Ben kendi yorumumu yaptım. Kuzey Kore gibi, iğneleyici bir örnekten gitmeyi tercih ettim. Siz de İran demişsiniz. Bu da yoruma dayalı olduğu için, burada garip bir fikir ne sizin tarafınızda ne de kendi tarafımda görmedim. O yüzden bu kısmı pas geçelim.

Sivil endüstri istenilen seviyede değil çünkü biz 2000'lerin başlarında o treni kaçırdık. Şu an Samsung kadar olmasa da ona yakın bir teknoloji markamız olabilirdi. Ha bu saatten sonra olmaz diyemez kimse, bir sürü yeni teknolojik akım çıkıyor, çıkacak. Bir yerde biz de bir aktör olabiliriz.

Bakın ben, Türkiye bu saatten sonra bir şeyler yapar ya da yapamaz gibi bir yorumda bulunmadım. Bunu iddia etmişim gibi yorumlarsanız bu tartışma bir yere varmaz. Türkiye'nin gidiş açısı o yönde dedim. Bu değişir mi? değişebilir de değişmeyebilir de.


Ama bizim gittiğimiz yol Rusya'yla aynı da diyemeyiz. Rusya kapalı bir ülke. Avrupa ülkeleri ABD'nin baskısıyla Rusya'yı tecrit altında tutuyorlar. Enerji satın almak dışında Rusya'nın ihracat gücünü kısıtlıyorlar. Bizim önümüzde böyle bir engel yok. Yalnızca askeri ambargolar var, onların da amacı belli (ileride yazacağım).

Burada da yine yorum var. Bana göre de bir çok uluslararası yorumlara göre de Türkiye otoriter bir rejime doğru gidiyor. Rusya'da da seçimler var Putin'in bakış açısına göre de Rusya demokratik bir ülke. %70 Putin oy aldıktan sonra kimse laf söylemesin o halde. Yine burada da fikir ayrılığına düştük. Türkiye demokrasiden uzaklaşan dikta yönetimine doğru gidiyor. Ben bizzat örneğini yaşadım. Ne tür herifler yönetiyor bizi yazdıktan 1.5 hafta sonra kapımda 6 tane jandarma koluma girerek beni karakola götürüp ifademi aldılar. Fikir özgürlüğü olmadığı gibi, eleştiri özgürlüğü, habercilik özgürlüğü, merkez bankasının özerk politikaları olmadığı gibi, bakanın imza atma şeklinin bile özgürlüğü yok. Burada demokrasiden bahsedilmez. Kesinlikle Rusya, İran, Çin ekseninde ilerlediğimiz gayet açık ve net. Bunu görmek istersiniz, istemezsiniz o size kalmış.

Yoksa çin de dünyaya açık bir devlet, ama güya. Yoksa toplama kamplarından, Çin'in dikdatörlükle yönetiliyor olması kimsenin pek umrunda değil. Türkiye de kimsenin umrunda olmayacak. Yugoslava'nın olmadığı gibi.


Burada tamamen kopmuşsun. Birbirinden tamamen alakasız konulardan bahsediyorsun. Askeri teknoloji ülke insanını tek başına tabii ki refaha kavuşturmaz ama ihracata etkisi olur. Zaten bizim ikincil amacımız askeri sektörde ciddi bir aktör olup teknoloji ve silah satan ülke konumuna gelmek. Elimizdeki silahlar ancak terörler mücadele ya da ufak tefek bölgesel savaşlarda işe yarayabilir. Üretimin olmadan herhangi bir savaşı yürütmen mümkün değil. Şu an Yunanistan'da da öyle ya da böyle bir silah gücü var. Bir çatışmaya girerlerse (biz de dahil) ABD ve diğerleri onları desteklerler ama bir ülke için bu desteğe muhtaç kalmak zavallılıktır. Köleliktir. Senin manda devletten öteye gitmediğini gösterir.


Burada da yine kişisel yorumunu yapmışsınız. Tıpkı benim kişisel yorumum gibi. Yine size katılmam mümkün değil. Silah üreten bir ülke, aynı zamanda "savaşın devamlılığını için gereken tüm şartları sağlar" gibi bir hakimiyete de erişemediği için bu yanlış. Bir kere savaş bilgisayar oyunu değil. İstediğin kadar silahın olsun, o silahı kullanabilecek siyasi irade ve ekonomik güç gerekir. Savaş konusu 3 ayaklıdır. Silah bunlardan birisidir ve en geri planda kalan unsurdur. Bir devlet çıkarlarını korumak için önce politik, sonra ekonomik sonra askeri kartlarını oynar. Zaten ilk ikisi elinizde yoksa 3.nün ne kadar olduğunun da otomatik bir önemi kalmıyor. Dünyanın en güçlü orduları arasında TSK, Mısır ordusu gibi ordular da var. Yalnız bu ülkeler hakları yense dahi silahlarını gelişmiş ülkeler gibi kullanamazlar. Ya da kısıtlı şekilde kullanabilirler. Ama aynı konumda gelişmiş bir ülke olduğunda silah bile kullanmadan bu işten sıyrılabilir.

Yunanistan'ın ordusu TSK ile başaçıkabilecek vaziyettedir. Üstelik coğrafi avantajları da var. Adaları gemi gibi kullanabilmelerinden bahsetmiyorum. Kozmik odada çalınan yüz binlerce sayfalık devlet sırlarından sonra Yunanlar ordu dizilimlerini değiştirdiler. Şuan tüm orduları doğuda, bir çatışma olması durumunda onlar tüm ordusunun %100'ünü kullanabilecekken Türkiye sadece batısındaki ordularını kullanabilecek. Zaten bu ülke arasında hiç yaşanmayacak bu savaşta, yaşandığını simule edersek büyük devletlerin araya girmesi nedeniyle kısa süreceği için olan yine Türkiye'ye olur.

Çin'in okyanusa yapay adalar yapma sebebi Ege yunan adalarına benzer. ABD ile ilerde olabilecek olası savaşta, savaşı anakarasından bir kol uzakta yürütmek, yani adalar üzerinde.


Bir çatışmaya girerlerse (biz de dahil) ABD ve diğerleri onları desteklerler ama bir ülke için bu desteğe muhtaç kalmak zavallılıktır. Köleliktir. Senin manda devletten öteye gitmediğini gösterir.

Anlattığım gibi savaş çok fazla dinamiği içinde barındırır. Gerekirse savaşta ekmek bulamazsın, barıştaki gibi savaş araç gereçleri üretebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Ama bunu yapanlar olacaktır. Gelişmiş büyük devletler yapabilir. ABD ile Almanlar 2. dünya savaşı yürütürken ABD ana karası etkilenmemişti. Buna güzel bir örnek. Yalnız günümüzde Çin ile savaşırlarsa onların da işi zor olur. Yine dediğim kapıya çıktık, savaş araç gereçleri üretmek, savaşı yürütebileceğin anlamını taşımıyor.


Bu tamamen siyasetle ilgili. Güvenlik politikalarıyla doğrudan ilgili değil yani. Hatta İçişleri Bakanlığı'nın Göç İdaresi Başkanlığı'nın konusundan bahsediyorsun. Orada Afgan'ın tekinin bu dediklerini yapması bir iç güvenlik sorunu. Sınırların korunmasıyla doğrudan ilgili değil yani.



Burayı bu şekilde kolaycılıkla yırtıp kolaycılığa kaçamazsın. Bir ülkenin güvenliğinden sorumlu olan şey siyasi iradedir, arkasından da kolluk kuvvetleri gelir. Siyasi ve askeri diye ayıramayız. Yok ayıracaksak, o zaman ordu siyasete esir olacak kadar zayıflatılmış, ülkesi zarar görürken ancak izler duruma düşmüş demektir. İspanya'ya geçmeye çalışan mültecilere nasıl ateş edip can verdiklerini izlemiştik. Dışardan bir tehdit geliyorsa bunun sorumlusu kolluk kuvvetleridir. Eğer tehdit içerideyse iç güvenlik sorunu olur. Önce buradaki ayrımı iyi yapmanız ondan sonra fikir yürütmeniz gerekir. Afganlar Türkiye'de doğmadı. Dışardan geliyor. Hatırlatayım ki, bir ülkenin sınırlarını izinsizce aşmak suç unsurudur. Hatta ikaza rağmen dinlenmiyorsa ateş açılır. Burayı da geçtik.


Sınır namustur ama TSK namussuz mu diye sormak? Hayırdır bir kendine gel. İktidarın izlediği politikalarla TSK'nın uygulamalarını birbirine karıştırmak nedir arkadaş? Nasıl bir bakıştır bu?
Dediğim gibi konu çok detaylı. Her şeyi uzun uzun anlatmak çok zor. Ben de tabii dış politika uzmanı gibi bir şeyleri anlatma derdinde değilim ama o kadar absürt şeyler yazılmış ki ne diyeceğimi bilemedim. Ama bir şeyler söylemek de gerekiyor belli ki.


Kendime gelecek ne yapmışım onu açıklamanız lazım. Sınır namustur dediler, sınırlar çiğneniyorsa sorulacak soru ya da soruyu soran mı suçludur? yoksa suçu işleyen mi, sen bu kounda biraz düşün derim. Bu neden rahatsız etti bu kadar anlamadım. Sınırımız çiğnenirken bu hassasiyeti gösterseydiniz keşke. TSK iktidarın emri altında olduğu için ve aralarında fikir birliği olduğu için benim açımdan ordunun ve siyasetin sorgulanmasının bir sakıncası yok. Benim için devlet, ordu, bayrak gibi kavramların bir ilahi yönü yoktur. Ben bu kavramlara ilahi ya da kutsal olarak bakmam. Zaten bu şekilde bakarsanız eleştiriye kapalı olursunuz böyle. Sonra da suç işlediklerinde görmezden gelirsiniz. Kısacası burada da absürtlük bulunmamakta. Absürtlükten kastettiğiniz şey sanırım sizin fikirlerinize ve dünya görüşünüze farklı bir yaklaşımda ve realist şekilde acımadan eleştirmemden olabilir.




ABD'nin bize Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında biçtiği rol olabildiğince asker sayısı yüksek olan bir kara gücü olan ve kendine yetecek kadar hava gücü olan bir ülke. Neden bunu istediği belli. NATO gün gelir Rusya'yla kapışırsa, kara gücünün ciddi bir kısmı olarak bizi kullanacak, seni, beni kullanacak yani. Biz piyonuz ya, ölelim diye bizi sürecekler sahaya. Kafalarındaki plan buydu. PKK'sı Fetö'sü, IŞİD'i boku püsürü bilmem nesi derken biz uyanmaya başladık (aslında uyanışımız Kıbrıs çıkarmasıdır ama mevcut süreçten bahsetmek için diyorum). Bu işin böyle gidemeyeceğini, artık bu mandater yönetim altında bir devlet rolü biçilen zavallı Türkiye rolünden çıkmak zorunda olduğumuzu anladık. ABD de buna daha ciddi cevap vermeye başladı. Bizi engellemek için PKK'ya açıktan destek vermeye başladı, Fetö'yü bir güzel yetiştirdi, devleti çok güzel zayıflattı. Bize verilen mesaj hep şu oldu: Otur oturduğun yerde, haddini bil. Biz de bunu reddetmeye başladık. Biz reddettikçe onlar yeni aktörleri önümüze atmaya başladılar (en başta Yunanistan). Ve şu anda bulunduğumuz noktaya geldik. Hala bir dayatma, hala bir zorlamayla bizi sindirmeye çalışıyorlar.

Malesef buradaki bahaneler de çok gülünç, dünya birleşmiş de Türkiye'ye saldırıyorlar imajı yaratmaya çalışıyorsunuz. Yemezler, fetö denen yapıyı devlet o zaman kendi içerisine bile isteye aldı. Terör sorunundan bahsetmişsin. Bu zaten komedi yanı. 50 yıldır bitirilemiyorsa sorunu dışarda değil içerde arayın. Terör sorunu olan dünyada tek ülke Türkiye değil. Ayrıca her ülke birbirinin altını oyar, çelme takmaya çalışır. Çelme takana değil, çelmeyi yiyenlere tepki gösterin. Dış ülkelerin hiç biri diğerinin gelişimini zaten istemeyecek. Kurtlar sofrası, doğa gibi düşün. Zayıf milletler yok olur. Bu binlerce yıllık döngü. İktidarı başa geçiriyorsak, bunun anlamı, siz bizim liderimizsiniz. Dışardan gelecek tehditlere karşı sorumluluğumuz sizde demektir.

Hep dış mihraklar bir şey yapıyor. e dış ülkeler buınları yaparken senin ülken bunlara karşı nasıl savunma yapmış bu önemli. Askere polise fetöcü olma şartı getirip o şekilde mi almış? Veya ne bileyim sen dışarıya baktığında emperyal güç görürsün ama dışardan sana bakıldığında da bunu başkası görür. Mesela Suriye'den bakınca, türkiye bir emperyal güçtür. Yunansitandan bakınca zorba bir diktatörlüktür. Suriye'de islamcı teröristleri destekleyip rejimi devirip bir de meşru liderini devirip Şam'da namaz kılma tehdidinde bulunuyorsun. Bu bir devletin, diğerine söyleyeceği bir söz müdür? Yunanistan, Sırbistan başkanı, Erdoğanı devirip Ayasofya'da ayin yapacaz dese demediğinizi bırakmazsınız. Ama kendiniz yapınca şak şak şak.



İşte bu yüzden biz yüzde yüz haklı olarak Doğu Akdeniz'de ve Orta Doğu'da kendi yolumuzu çizmeye başladık. Hani konuşuluyor ya Mavi Vatan diye, o bizim kırmızı çizgimiz değil; bizzat var olma projemizdir. Doğu Akdeniz'de dikkat edersen bir metrekare Yunanistan toprağı yok. Kara parçası yok. Yalnızca bizim dibimizdeki birkaç tane adaları var. Ve buna rağmen nelerle karşımıza çıkıyorlar. Akıl, hayal almayan gerekçelerle bizi buradan dışlamaya çalışıyorlar. Kendi işimden ufak örnek vereyim. AB'nin dışarıda bıraktığı, yani kara listeye aldığı kurumlar ve kişiler vardır. Bu kişilerle ben proje yapmam, bunları fonlamam der kısaca. Bizden bu listeye giren tek kurum hangisi biliyor musun? TPAO'nun üst düzey yöneticileri (Kurum dedim ama kişiler demek daha doğru). Ve neden diye sorduğun zaman GKRY'nin yaptığı şikayetler çıkıyor karşına. Biz bu noktaya gelmek için Libya'yla tamamen hukuki münhasır ekonomik alan antlaşması imzaladık ve bu antlaşma BM'den onaylandı. ABD ve diğerleri ise Libya'da askeri darbe yapmaya çalışan Hafter'i destekleyerek bizim bu anlaşmamızı yok etmek için uğraşıyorlar. Bu ufak örnekle bile nasıl bir ortamda olduğumuzu anlatabiliyor muyum?
Yani kısaca şu anda bizim yaptığımız atılım o kadar hayati bir öneme sahip ki, senin "biz bunları nasıl olsa kullanamayacağız, yine satın almaya devam edelim" minvalinde bir cümle kurman açıkçası biraz küfür gibi oldu.


Hocam ekonomisi abd başkanının iki tweeti ile yerle bir olmuş bir ülke için iddialı çıkarımlar yapmıyor musun? sence de olmayan senaryoları büyütüp büyütüp büyük resimci gibi davranmıyor musun? ABD'nin Türkiye karşıtı politikalar izlemeleri normal. Çünkü karşıdaki ülke işine geldiği zaman NATO koruma şemsiyesinden yararlanıyor. İşine gelmediğinde bulunduğu paktın baş düşmanıyla dolap çeviriyor. O zaman abi adama derler, NATO'dan çık ondan sonra Ruslara git diye. Türkiye ona yok buna yok kıvamında. Adamlar da haklı, ya ora ya bura demekle.

Kaldı ki birileri Türkiye'ye ambargo koymuşsa bir düşünürüm neden diye. Körü körüne bağlanmam sizin gibi. Sonuçta bahsettiğimiz ülke İran ambargosunu delip el altından altın ticareti yapmış. Adı bir sürü usulsüzlüğe karışmış.



Görüldüğü gibi absürtlük diye nitelendirdiğiniz şey sizin gibi düşünmememmiş. Zaten bu da şart değil. Vatan sever değilim, vatan düşmanı da değilim. Ülke bayrak gibi kavramlar benim için bir şey ifade etmediği için yeterince objektif davranabiliyorum. 20 yaşında genç bir vatan sever bir türkçüyken ben de böyle düşünüyordum. Sonra aydınlandım ve objektiflik zaten otomatik kendisi geldi.
 
Son düzenleme:
yani olay aslında şu:

Siz fetöyü Türkiye'nin içine yerleştirdiği için ABD'yi suçlarsınız

Ben ise onlar bize bu yapıyı yerleştirirken devlet ne yapmışı konuşurum.
Çünkü bugün konuşacağın ABD olacak yarın Rusya. Sen tas aynı hamam olduğu için dünün pkk'sı bugünün ypg'si yarının ctrl'si olur. Benim hayat görüşüme göre başkasının ne yaptığından çok benim ne yaptığımdır. Ben de dışardan baktığımda pek bir şey yapmadığımızı görüyorum. Elin şekerleme şirketi gelip senin iktidarınla görüşüp, sana şeker fabrikanı kapattırıyorsa ben burada bir güçten bahsedemem.

Türkiye, benim için ABD'nin başına müdür atayıp uzaktan yönettiği bir sömürgedir. Beni gerçekler acıtmıyor artık. Zamanında acıttığı için gerçekleri konuşamıyordum. Bu gerçeklerin acıtma safhası bittikten sonra gerçeklerden korkmamaya başlıyorsun. Ha Türkiye abd'nin tek müstemlekesi mi diye sorarsan değil. Bir sürü sömürgesi var adamların. Sadece onlardan birisi olduğumuzu insanların kabul etmeleri kendi mental sağlıkları için iyi olur.
 
Öncelikle fikirlerimin sizi tatmin etme gibi bir zorunluluğu yok. Bunu bilmelisin. Sizi memnun etmek için de yazmıyorum. Her bireyin fikri kendinedir. Bunu bilerek tartışmak elzemdir.


Bu paragraf ile başlayalım, Rusya'nın neye dönüşeceği tamamen yoruma dayalı. Ben kendi yorumumu yaptım. Kuzey Kore gibi, iğneleyici bir örnekten gitmeyi tercih ettim. Siz de İran demişsiniz. Bu da yoruma dayalı olduğu için, burada garip bir fikir ne sizin tarafınızda ne de kendi tarafımda görmedim. O yüzden bu kısmı pas geçelim.



Bakın ben, Türkiye bu saatten sonra bir şeyler yapar ya da yapamaz gibi bir yorumda bulunmadım. Bunu iddia etmişim gibi yorumlarsanız bu tartışma bir yere varmaz. Türkiye'nin gidiş açısı o yönde dedim. Bu değişir mi? değişebilir de değişmeyebilir de.




Burada da yine yorum var. Bana göre de bir çok uluslararası yorumlara göre de Türkiye otoriter bir rejime doğru gidiyor. Rusya'da da seçimler var Putin'in bakış açısına göre de Rusya demokratik bir ülke. %70 Putin oy aldıktan sonra kimse laf söylemesin o halde. Yine burada da fikir ayrılığına düştük. Türkiye demokrasiden uzaklaşan dikta yönetimine doğru gidiyor. Ben bizzat örneğini yaşadım. Ne tür herifler yönetiyor bizi yazdıktan 1.5 hafta sonra kapımda 6 tane jandarma koluma girerek beni karakola götürüp ifademi aldılar. Fikir özgürlüğü olmadığı gibi, eleştiri özgürlüğü, habercilik özgürlüğü, merkez bankasının özerk politikaları olmadığı gibi, bakanın imza atma şeklinin bile özgürlüğü yok. Burada demokrasiden bahsedilmez. Kesinlikle Rusya, İran, Çin ekseninde ilerlediğimiz gayet açık ve net. Bunu görmek istersiniz, istemezsiniz o size kalmış.

Yoksa çin de dünyaya açık bir devlet, ama güya. Yoksa toplama kamplarından, Çin'in dikdatörlükle yönetiliyor olması kimsenin pek umrunda değil. Türkiye de kimsenin umrunda olmayacak. Yugoslava'nın olmadığı gibi.





Burada da yine kişisel yorumunu yapmışsınız. Tıpkı benim kişisel yorumum gibi. Yine size katılmam mümkün değil. Silah üreten bir ülke, aynı zamanda "savaşın devamlılığını için gereken tüm şartları sağlar" gibi bir hakimiyete de erişemediği için bu yanlış. Bir kere savaş bilgisayar oyunu değil. İstediğin kadar silahın olsun, o silahı kullanabilecek siyasi irade ve ekonomik güç gerekir. Savaş konusu 3 ayaklıdır. Silah bunlardan birisidir ve en geri planda kalan unsurdur. Bir devlet çıkarlarını korumak için önce politik, sonra ekonomik sonra askeri kartlarını oynar. Zaten ilk ikisi elinizde yoksa 3.nün ne kadar olduğunun da otomatik bir önemi kalmıyor. Dünyanın en güçlü orduları arasında TSK, Mısır ordusu gibi ordular da var. Yalnız bu ülkeler hakları yense dahi silahlarını gelişmiş ülkeler gibi kullanamazlar. Ya da kısıtlı şekilde kullanabilirler. Ama aynı konumda gelişmiş bir ülke olduğunda silah bile kullanmadan bu işten sıyrılabilir.

Yunanistan'ın ordusu TSK ile başaçıkabilecek vaziyettedir. Üstelik coğrafi avantajları da var. Adaları gemi gibi kullanabilmelerinden bahsetmiyorum. Kozmik odada çalınan yüz binlerce sayfalık devlet sırlarından sonra Yunanlar ordu dizilimlerini değiştirdiler. Şuan tüm orduları doğuda, bir çatışma olması durumunda onlar tüm ordusunun %100'ünü kullanabilecekken Türkiye sadece batısındaki ordularını kullanabilecek. Zaten bu ülke arasında hiç yaşanmayacak bu savaşta, yaşandığını simule edersek büyük devletlerin araya girmesi nedeniyle kısa süreceği için olan yine Türkiye'ye olur.

Çin'in okyanusa yapay adalar yapma sebebi Ege yunan adalarına benzer. ABD ile ilerde olabilecek olası savaşta, savaşı anakarasından bir kol uzakta yürütmek, yani adalar üzerinde.




Anlattığım gibi savaş çok fazla dinamiği içinde barındırır. Gerekirse savaşta ekmek bulamazsın, barıştaki gibi savaş araç gereçleri üretebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Ama bunu yapanlar olacaktır. Gelişmiş büyük devletler yapabilir. ABD ile Almanlar 2. dünya savaşı yürütürken ABD ana karası etkilenmemişti. Buna güzel bir örnek. Yalnız günümüzde Çin ile savaşırlarsa onların da işi zor olur. Yine dediğim kapıya çıktık, savaş araç gereçleri üretmek, savaşı yürütebileceğin anlamını taşımıyor.






Burayı bu şekilde kolaycılıkla yırtıp kolaycılığa kaçamazsın. Bir ülkenin güvenliğinden sorumlu olan şey siyasi iradedir, arkasından da kolluk kuvvetleri gelir. Siyasi ve askeri diye ayıramayız. Yok ayıracaksak, o zaman ordu siyasete esir olacak kadar zayıflatılmış, ülkesi zarar görürken ancak izler duruma düşmüş demektir. İspanya'ya geçmeye çalışan mültecilere nasıl ateş edip can verdiklerini izlemiştik. Dışardan bir tehdit geliyorsa bunun sorumlusu kolluk kuvvetleridir. Eğer tehdit içerideyse iç güvenlik sorunu olur. Önce buradaki ayrımı iyi yapmanız ondan sonra fikir yürütmeniz gerekir. Afganlar Türkiye'de doğmadı. Dışardan geliyor. Hatırlatayım ki, bir ülkenin sınırlarını izinsizce aşmak suç unsurudur. Hatta ikaza rağmen dinlenmiyorsa ateş açılır. Burayı da geçtik.





Kendime gelecek ne yapmışım onu açıklamanız lazım. Sınır namustur dediler, sınırlar çiğneniyorsa sorulacak soru ya da soruyu soran mı suçludur? yoksa suçu işleyen mi, sen bu kounda biraz düşün derim. Bu neden rahatsız etti bu kadar anlamadım. Sınırımız çiğnenirken bu hassasiyeti gösterseydiniz keşke. TSK iktidarın emri altında olduğu için ve aralarında fikir birliği olduğu için benim açımdan ordunun ve siyasetin sorgulanmasının bir sakıncası yok. Benim için devlet, ordu, bayrak gibi kavramların bir ilahi yönü yoktur. Ben bu kavramlara ilahi ya da kutsal olarak bakmam. Zaten bu şekilde bakarsanız eleştiriye kapalı olursunuz böyle. Sonra da suç işlediklerinde görmezden gelirsiniz. Kısacası burada da absürtlük bulunmamakta. Absürtlükten kastettiğiniz şey sanırım sizin fikirlerinize ve dünya görüşünüze farklı bir yaklaşımda ve realist şekilde acımadan eleştirmemden olabilir.






Malesef buradaki bahaneler de çok gülünç, dünya birleşmiş de Türkiye'ye saldırıyorlar imajı yaratmaya çalışıyorsunuz. Yemezler, fetö denen yapıyı devlet o zaman kendi içerisine bile isteye aldı. Terör sorunundan bahsetmişsin. Bu zaten komedi yanı. 50 yıldır bitirilemiyorsa sorunu dışarda değil içerde arayın. Terör sorunu olan dünyada tek ülke Türkiye değil. Ayrıca her ülke birbirinin altını oyar, çelme takmaya çalışır. Çelme takana değil, çelmeyi yiyenlere tepki gösterin. Dış ülkelerin hiç biri diğerinin gelişimini zaten istemeyecek. Kurtlar sofrası, doğa gibi düşün. Zayıf milletler yok olur. Bu binlerce yıllık döngü. İktidarı başa geçiriyorsak, bunun anlamı, siz bizim liderimizsiniz. Dışardan gelecek tehditlere karşı sorumluluğumuz sizde demektir.

Hep dış mihraklar bir şey yapıyor. e dış ülkeler buınları yaparken senin ülken bunlara karşı nasıl savunma yapmış bu önemli. Askere polise fetöcü olma şartı getirip o şekilde mi almış? Veya ne bileyim sen dışarıya baktığında emperyal güç görürsün ama dışardan sana bakıldığında da bunu başkası görür. Mesela Suriye'den bakınca, türkiye bir emperyal güçtür. Yunansitandan bakınca zorba bir diktatörlüktür. Suriye'de islamcı teröristleri destekleyip rejimi devirip bir de meşru liderini devirip Şam'da namaz kılma tehdidinde bulunuyorsun. Bu bir devletin, diğerine söyleyeceği bir söz müdür? Yunanistan, Sırbistan başkanı, Erdoğanı devirip Ayasofya'da ayin yapacaz dese demediğinizi bırakmazsınız. Ama kendiniz yapınca şak şak şak.






Hocam ekonomisi abd başkanının iki tweeti ile yerle bir olmuş bir ülke için iddialı çıkarımlar yapmıyor musun? sence de olmayan senaryoları büyütüp büyütüp büyük resimci gibi davranmıyor musun? ABD'nin Türkiye karşıtı politikalar izlemeleri normal. Çünkü karşıdaki ülke işine geldiği zaman NATO koruma şemsiyesinden yararlanıyor. İşine gelmediğinde bulunduğu paktın baş düşmanıyla dolap çeviriyor. O zaman abi adama derler, NATO'dan çık ondan sonra Ruslara git diye. Türkiye ona yok buna yok kıvamında. Adamlar da haklı, ya ora ya bura demekle.

Kaldı ki birileri Türkiye'ye ambargo koymuşsa bir düşünürüm neden diye. Körü körüne bağlanmam sizin gibi. Sonuçta bahsettiğimiz ülke İran ambargosunu delip el altından altın ticareti yapmış. Adı bir sürü usulsüzlüğe karışmış.



Görüldüğü gibi absürtlük diye nitelendirdiğiniz şey sizin gibi düşünmememmiş. Zaten bu da şart değil. Vatan sever değilim, vatan düşmanı da değilim. Ülke bayrak gibi kavramlar benim için bir şey ifade etmediği için yeterince objektif davranabiliyorum. 20 yaşında genç bir vatan sever bir türkçüyken ben de böyle düşünüyordum. Sonra aydınlandım ve objektiflik zaten otomatik kendisi geldi.

''Vatan sever değilim, vatan düşmanı da değilim. Ülke bayrak gibi kavramlar benim için bir şey ifade etmediği için yeterince objektif davranabiliyorum''.





hocam liberal misin sen?
 
''Vatan sever değilim, vatan düşmanı da değilim. Ülke bayrak gibi kavramlar benim için bir şey ifade etmediği için yeterince objektif davranabiliyorum''.





hocam liberal misin sen?

belirli bir kalıba koymuyorum kendimi. İnsanların refah içerisinde sağlıklı ve mutlu şekilde yaşamasını isterim. Yunanın, Ermeninin ya da herhangi birinin düşmanım olduğuna inanmam. İnsanların cinsel ya da etnik kimliğine bakmayı doğru bulmam. neolitik çağda ortaya çıkan insan yapısı devletlerin, bayrakların kutsal bir yapı gibi bize pazarlanmalarını doğru bulmam.

Devletleri büyük holding gibi görüyorum, bu sermayeler, dünyada belli toprakları kapmış, bu toprak üstündeki halk kitlesini vergi almak suretiyle sömürmeye odaklanmıştır. Birbirleriyle yaptıkları rekabetler de ekseriyetle sermayeyi yönetme dürtüsü, birbirleriype savaşları da o halk kitesinden kimin vergi alacağı kavgasıdır.

halkı da buna nasıl ikna edeceksiniz? tabiki bu sermayeye bir şekil ve bir isim adayarak. şekil bayrağı ya da flamaları. Tanrının yarattığı bir gezegende ilk kez birileri burası benim diyerek bu serüveni başlatmış. Önce din konusunda uyandı insanlar, sonra da devlet bayrak konusunda uyanıyorlar.

Din, bayrak gibi unsurlar günümüzün tabularıdır, bunların unutulması ve bunları eleştirmek günümüz ilkel döneminde zor. Umarım önümüzdeki 300-500 yıla bu tabuları aşan ilerki nesiller, bundan bir kaç yüz yıl sonra zamanında bir kaç şekil için insanlar birbirini öldürmüş diye arkamızdan gülerler.

Yani görüş olarak insanların iyiliğini savunurum. İnsanlar ise devlet adı verilen sermayelerin esirleridir. Bu esareti bitirmek için de önce kölelerle savaşılması gerekiyor. Bu yüzden toplamda ortalama 65 yıllık yaşantımda saçma sapan, birilerinin iktidarda kalma kavgasına tutuştuğu siyasi kavgaların çıkardığı gerçek gibi gözüken ama gerçek olmayan bu düşmanlığın tarafı olmak istemem.

Bunu deyince mağarada yaşamam gerektiğini söyleyenler oldu, bu noktada devletin işleyişiyle sorunum yok. işletilme şekilleriyle var. Benim için devlet, geri planda durması gereken, onunla ilişkimin de paranı (vergini) ver, hizmetini al alışverişinden ibaret olması gerektiğini düşünürüm
 
Hürjet seri üretimi için ABD menşeili GE F404 motoru siparişi verildiği söyleniyor. Hürjet ilk uçuşunu başarılı bir şekilde GE F404 ile gerçekleştirdiğini biliyoruz. Yaklaşık rakam 100 adet. GE F404 çok yüksek teknoloji barındırmayan ancak çok fazla ömür/saat kullanılmış, sektörde sevilen bir motor. Tercih olarak yapabileceğimiz en iyi motor tercihlerinden; ancak sorun, ABD bu yüklü miktarda motor siparişini onaylayacak mı? Zira önemli bir test ABD-Türkiye ilişkilerinde. Üstelik belirtmek istediğim mühim bir husus MMU için GE F110-129 motoru ilk blok seri üretim için düşünülüyor, taksi yapan ilk prototip yine bu motor ile taksisini gerçekleştirdi. Eğer GE F404 tedarik edemez isek, MMU ve Hürjet için seri üretim aşaması Altay tankı ile benzer bir hikayeyi yaşayabilir. Olumlu olarak görülen durum ise, ABD şimdiye kadar motorlar için gerek Dz Kuv. gerek ise Hv. Kuv. için ambargoya gitmedi ve GE ile TEİ arasında uzun yıllardır bir iş birliği mevcut; bu durumları ele alınca %50 %50 olarak arafta kalıyorum, tedarik edebilecek miyiz, yoksa onaylanmayacak mı? Süreç bu sorunun akıbetini bizlere gösterecek...
 
Son düzenleme:
Hürjet seri üretimi için ABD menşeili GE F404 motoru siparişi verildiği söyleniyor. Hürjet ilk uçuşunu başarılı bir şekilde GE F404 ile gerçekleştirdiğini biliyoruz. Yaklaşık rakam 100 adet. GE F404 çok yüksek teknoloji barındırmayan ancak çok fazla ömür/saat kullanılmış, sektörde sevilen bir motor. Tercih olarak yapabileceğimiz en iyi motor tercihlerinden; ancak sorun, ABD bu yüklü miktarda motor siparişini onaylayacak mı? Zira önemli bir test ABD-Türkiye ilişkilerinde. Üstelik belirtmek istediğim mühim bir husus MMU için GE F110-129 motoru ilk blok seri üretim için düşünülüyor, taksi yapan ilk prototip yine bu motor ile taksisini gerçekleştirdi. Eğer GE F404 tedarik edemez isek, MMU ve Hürjet için seri üretim aşaması Altay tankı ile benzer bir hikayeyi yaşayabilir. Olumlu olarak görülen durum ise, ABD şimdiye kadar motorlar için gerek Dz Kuv. gerek ise Hv. Kuv. için ambargoya gitmedi ve GE ile TEİ arasında uzun yıllardır bir iş birliği mevcut; bu durumları ele alınca %50 %50 olarak arafta kalıyorum, tedarik edebilecek miyiz, yoksa onaylanmayacak mı? Süreç bu sorunun akıbetini bizlere gösterecek...
Hürjet için almak istediğimiz 100 adet motor için problem çıkacağını zannetmiyorum. Zaten savunma sanayi başkani İsmail Demir bu bahsedilen 100 adet motorun Eskişehir'de lisans altında bizim tarafından üretileceğini söylemişti. Paris Air Show 2023 te tei ile general elektrik arasında f110 motorlarının bakım onarım ve yenileme anlaşması imzalanmış. Havacılık alanında mühendislik alt yapımız her geçen gün gelişiyor. Belkide herşey yolunda giderse 10 yıl sonra dünya capinda kendini kanıtlamış bir motorumuz bile olabilir.
 
Hava şemsiyesinin önemli bir kolu olan HSS kısmında ise olumlu gelişmeler yüz güldürüyor. Kademeli olarak Sungur-Korkut-Hisar A-Hisar O-Siper B1-Siper B2 ile bir şemsiye artık oluşmaya çok yakın. Halkanın eksik kısımlar Siper serisi, onlar da seri üretime çok yakınlar. 2025 dolaylarında Siper B2'nin envantere girmesi ile birlikte bölgenin en iyi HSS ağına sahip ülkelerinden birisi olacağımızı düşünüyorum. HSS için önemli bir nokta da radar teknolojileri. Radar olarak AESA özellikli radarımız teslim edilmeye başlandı. TEİRS'in Menzil ve teknoloji bakımından bizim için büyük bir eşik olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
 
Hürjet için almak istediğimiz 100 adet motor için problem çıkacağını zannetmiyorum. Zaten savunma sanayi başkani İsmail Demir bu bahsedilen 100 adet motorun Eskişehir'de lisans altında bizim tarafından üretileceğini söylemişti. Paris Air Show 2023 te tei ile general elektrik arasında f110 motorlarının bakım onarım ve yenileme anlaşması imzalanmış. Havacılık alanında mühendislik alt yapımız her geçen gün gelişiyor. Belkide herşey yolunda giderse 10 yıl sonra dünya capinda kendini kanıtlamış bir motorumuz bile olabilir.
Aslında ABD şirketleri ile iş birliğimiz iyi, ve bizimle çalışmayı istiyorlar. Ancak engel maalesef siyasi noktada. ABD için biliyoruz ki şimdiye kadar motorlarda ambargoya gitmeseler de "yakın zaman olduğu için vermek istediğim bir örnek" İstif Sınıfı için MK41 VLS ihracatı gerçekleşmedi/MİDLAS ile beraber bu nokta da yerlileştirmeye gitmek durumunda kaldık. Avantajı, yerli bir ürün elde ettik ama hem zamansal hem ekonomik olarak dezavantajı oldu bu durumun. O yüzden bir yanım sorun olmadan teslimat olacağını düşünür iken bir tarafım ise şüphe ile yaklaşıyor üstadım...
Belkide herşey yolunda giderse 10 yıl sonra dünya capinda kendini kanıtlamış bir motorumuz bile olabilir.
Çok güzel bir noktaya değinildiği için ayrıca ele almak istedim. Bahsettiğim kısım ise yazıda bahsedilen yerli motor kısmı. MMU projesi Türk Havacılığı için bir sıçrama noktası. Sadece Tusaş ve TEI ile sınırlı değil, proje içerisinde yer alan şirketler ile birlikte havacılık sanayisini taşıyacağı nokta ile beraber ülkemizin erişmiş olacağı kabiliyetler bakımından çok özel bir proje.
MMU için başlıca geliştirilen projeler aslında demek istediğimi daha iyi özetler durumda.
-AESA burun radarı/BÜRFİS
-TEI 35.000 lbf motor
-H/H füzelerimiz, Gökdoğan ve Bozdoğan
-IRST/Karat
-EOTS/Toygun
-SAR/Sarper

Cümlelerimi ise kıymetli bir atıfta bulunarak noktalamak isterim:hat:

"İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar. "
Mustafa Kemal ATATÜRK
 
Havadan havaya Gökhan füzesi bizim için hayati derecede önemli.. Yoksa Yunanlılar ellerindeki Rafael uçakları ve Meteor füzeleriyle bizim uçaklarımızı keklik gibi avlarlar.. Umarım bu füzeyle alakalı somut birşeyleri görmeye başlarız çünkü Yunanlılar Meteorları aldığından beri bu füzelere takmış durumdayım.
 
Havadan havaya Gökhan füzesi bizim için hayati derecede önemli.. Yoksa Yunanlılar ellerindeki Rafael uçakları ve Meteor füzeleriyle bizim uçaklarımızı keklik gibi avlarlar.. Umarım bu füzeyle alakalı somut birşeyleri görmeye başlarız çünkü Yunanlılar Meteorları aldığından beri bu füzelere takmış durumdayım.
Evet son derece haklısın lakin mesele Yunanlılar ise bizim yerden satıh kullanacagimiz füze sistemleri daha büyük önem arz ediyor. Bu konuda da son derece gelişmiş vaziyetteyiz. Yunanistan o uçakları yerden bile kaldiramayabilir.
 
Evet son derece haklısın lakin mesele Yunanlılar ise bizim yerden satıh kullanacagimiz füze sistemleri daha büyük önem arz ediyor. Bu konuda da son derece gelişmiş vaziyetteyiz. Yunanistan o uçakları yerden bile kaldiramayabilir.
Hocam gün olur devran döner İsrail gider oralara Demir Kubbeyi kurar , ABD gider kimseye vermediği Thaad füze savunma sistemini getirir oraya kurar yine çok şeyler değişebilir..

TRG 230'lar , Kargı , Kemankeş vs.. ve diğer anti radyasyon füzelerle bunlar bize yem olmaz diye birşey yok ama havada durum pek iç açıcı değil.. Yunanlıların Viper modernizasyonları tamamlandığında , Rafaellerin tamamını aldığında tasmalılar bir yerde bombanın fitilini ateşlerler..
 
Üst Alt