Bu kahvehane seviyesine çekmek mi oldu? Hiç alakası yok yazdıklarımın kahvehane seviyesiyle.Böyle boş konuşmak yerine kalem kalem eleştirini yap da ben de cevap yazayım. Olayı kahvehane seviyesine indirmeyin.
Her şeyden önce yazdıklarının kısa bir cevabı yok. Önce durum tespiti yapman lazım. Türkiye'nin bölgede konumu ne? ABD bizden ne istiyor? Komşular ne amaçlıyorlar? Türkiye'nin hedefi ne olabilir ne olmalıdır vs bir sürü soru var ortada. Yazdıklarından tek tek gidelim.
Bu doğru evet, Rusya küresel bir güç olmaktan çıkalı 40 yılı geçti. Yeraltı kaynakları olmasaydı Kuzey Kore değil ama İran'dan hallice bir devlet olurdu. Ama orada tabii Rusya'nın teolojisine, coğrafi olarak Asyalı olsalar da ırk olarak aslında Avrupa'nın bir parçası olduğunu da göz önünde bulundurmak lazım.Sadece birini yapabilen ise Rusya var, iyi bir örnek. Rusya günümüzde bölgesel güçtür. Küresel değildir. Sadece askeri sanayisini geliştirmiştir. Yer altı kaynakları sayesinde ekonomisi belki 3-5 kat büyüdü. Buna rağmen bu haldeler. Eğer kaynak yönünden zengin olmasaydı Kuzey Kore gibi bir şeye dönüşürdü.
Sivil endüstri istenilen seviyede değil çünkü biz 2000'lerin başlarında o treni kaçırdık. Şu an Samsung kadar olmasa da ona yakın bir teknoloji markamız olabilirdi. Ha bu saatten sonra olmaz diyemez kimse, bir sürü yeni teknolojik akım çıkıyor, çıkacak. Bir yerde biz de bir aktör olabiliriz. Ama bizim gittiğimiz yol Rusya'yla aynı da diyemeyiz. Rusya kapalı bir ülke. Avrupa ülkeleri ABD'nin baskısıyla Rusya'yı tecrit altında tutuyorlar. Enerji satın almak dışında Rusya'nın ihracat gücünü kısıtlıyorlar. Bizim önümüzde böyle bir engel yok. Yalnızca askeri ambargolar var, onların da amacı belli (ileride yazacağım).Türkiye'nin de gittiği yol bu gibi gözüküyor. Sivil endüstri istenilen seviyede gitmiyor. Birileri çıkıp Xiaomi, Oppo gibi binlerce şirket kurdular, dünyanın en çok satan markaları arasına girdiler.
Burada tamamen kopmuşsun. Birbirinden tamamen alakasız konulardan bahsediyorsun. Askeri teknoloji ülke insanını tek başına tabii ki refaha kavuşturmaz ama ihracata etkisi olur. Zaten bizim ikincil amacımız askeri sektörde ciddi bir aktör olup teknoloji ve silah satan ülke konumuna gelmek. Elimizdeki silahlar ancak terörler mücadele ya da ufak tefek bölgesel savaşlarda işe yarayabilir. Üretimin olmadan herhangi bir savaşı yürütmen mümkün değil. Şu an Yunanistan'da da öyle ya da böyle bir silah gücü var. Bir çatışmaya girerlerse (biz de dahil) ABD ve diğerleri onları desteklerler ama bir ülke için bu desteğe muhtaç kalmak zavallılıktır. Köleliktir. Senin manda devletten öteye gitmediğini gösterir.Sivil ekonomi olmadan bu oyuncakları üretmek, halkı zaten refaha kavuşturmayacak. Ülkenin olası savaş durumunda faydalı olabilir. Ama zaten bu savaş durumunda satın aldığınız savaş gereçleri de aynı işi yapacaktı. Savaş zamanı satın alamayız üretmek mantıklı diyorlar, e o daha kötü, savaş zamanı hammadde sıkıntın olacak, tesislerin bombalanacak. Savaş zamanı alım yapsan hızlı alım yapabilirsin. Bunu da gözardı ediyorlar. E ordu benim sınırımı düzensiz istilalara karşı koruyacak mı korumayacak mı?
Bu tamamen siyasetle ilgili. Güvenlik politikalarıyla doğrudan ilgili değil yani. Hatta İçişleri Bakanlığı'nın Göç İdaresi Başkanlığı'nın konusundan bahsediyorsun. Orada Afgan'ın tekinin bu dediklerini yapması bir iç güvenlik sorunu. Sınırların korunmasıyla doğrudan ilgili değil yani.Afganistanda kafa kesmiş biri ülkeme gelip burada karıya kıza, çoluğa çocuğa, yaşlıya yaşsıza dadanacaksa o zaman bu orduya daha fazla para kaynağı aktarmaya gerek olmadığını düşünmekteyim.
Sınır namustur ama TSK namussuz mu diye sormak? Hayırdır bir kendine gel. İktidarın izlediği politikalarla TSK'nın uygulamalarını birbirine karıştırmak nedir arkadaş? Nasıl bir bakıştır bu?Bir zamanlar denildiği gibi, "sınır namustur" çok ileri gidip insanların tepkisini de çekmek istemem ama ben çok sorgulayan biriyim. Madem sınır namustu yıllarca bunu söylettiniz, işlediniz beyinlere. Şimdi burada iki tane ihtimal var, 3. ihtimal yok. Bu ihtimallere göre, o halde TSK namussuz mudur? Yok eğer TSK namusluysa o halde yıllarca bu yalanı söylettiğiniz için sizler yalancısınız.
Dediğim gibi konu çok detaylı. Her şeyi uzun uzun anlatmak çok zor. Ben de tabii dış politika uzmanı gibi bir şeyleri anlatma derdinde değilim ama o kadar absürt şeyler yazılmış ki ne diyeceğimi bilemedim. Ama bir şeyler söylemek de gerekiyor belli ki.
ABD'nin bize Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında biçtiği rol olabildiğince asker sayısı yüksek olan bir kara gücü olan ve kendine yetecek kadar hava gücü olan bir ülke. Neden bunu istediği belli. NATO gün gelir Rusya'yla kapışırsa, kara gücünün ciddi bir kısmı olarak bizi kullanacak, seni, beni kullanacak yani. Biz piyonuz ya, ölelim diye bizi sürecekler sahaya. Kafalarındaki plan buydu. PKK'sı Fetö'sü, IŞİD'i boku püsürü bilmem nesi derken biz uyanmaya başladık (aslında uyanışımız Kıbrıs çıkarmasıdır ama mevcut süreçten bahsetmek için diyorum). Bu işin böyle gidemeyeceğini, artık bu mandater yönetim altında bir devlet rolü biçilen zavallı Türkiye rolünden çıkmak zorunda olduğumuzu anladık. ABD de buna daha ciddi cevap vermeye başladı. Bizi engellemek için PKK'ya açıktan destek vermeye başladı, Fetö'yü bir güzel yetiştirdi, devleti çok güzel zayıflattı. Bize verilen mesaj hep şu oldu: Otur oturduğun yerde, haddini bil. Biz de bunu reddetmeye başladık. Biz reddettikçe onlar yeni aktörleri önümüze atmaya başladılar (en başta Yunanistan). Ve şu anda bulunduğumuz noktaya geldik. Hala bir dayatma, hala bir zorlamayla bizi sindirmeye çalışıyorlar.
İşte bu yüzden biz yüzde yüz haklı olarak Doğu Akdeniz'de ve Orta Doğu'da kendi yolumuzu çizmeye başladık. Hani konuşuluyor ya Mavi Vatan diye, o bizim kırmızı çizgimiz değil; bizzat var olma projemizdir. Doğu Akdeniz'de dikkat edersen bir metrekare Yunanistan toprağı yok. Kara parçası yok. Yalnızca bizim dibimizdeki birkaç tane adaları var. Ve buna rağmen nelerle karşımıza çıkıyorlar. Akıl, hayal almayan gerekçelerle bizi buradan dışlamaya çalışıyorlar. Kendi işimden ufak örnek vereyim. AB'nin dışarıda bıraktığı, yani kara listeye aldığı kurumlar ve kişiler vardır. Bu kişilerle ben proje yapmam, bunları fonlamam der kısaca. Bizden bu listeye giren tek kurum hangisi biliyor musun? TPAO'nun üst düzey yöneticileri (Kurum dedim ama kişiler demek daha doğru). Ve neden diye sorduğun zaman GKRY'nin yaptığı şikayetler çıkıyor karşına. Biz bu noktaya gelmek için Libya'yla tamamen hukuki münhasır ekonomik alan antlaşması imzaladık ve bu antlaşma BM'den onaylandı. ABD ve diğerleri ise Libya'da askeri darbe yapmaya çalışan Hafter'i destekleyerek bizim bu anlaşmamızı yok etmek için uğraşıyorlar. Bu ufak örnekle bile nasıl bir ortamda olduğumuzu anlatabiliyor muyum?
Yani kısaca şu anda bizim yaptığımız atılım o kadar hayati bir öneme sahip ki, senin "biz bunları nasıl olsa kullanamayacağız, yine satın almaya devam edelim" minvalinde bir cümle kurman açıkçası biraz küfür gibi oldu.