Ben bu işe direkt olarak kredi mantığıyla bakıyorum.
Tudor ilk 8 hafta her maç ufak ufak krediler kazandı. Oyun olarak kimine göre kredi kazandı kimine göre kredi kaybetti.
En büyük krediyi Östersunds'da kaybetmişti, ki o zaman epeyce eksiye düşmüştü. 8 maçta 7 galibiyet 1 beraberlikte bile anca kapandı o kredi.
Fenerbahçe maçı sonuçta çarpanı yüksek maç. 1 maçı hem oyun hem skor olarak kazanırsan belki 15 maçlık kredi kazanırsın. Hem oyun hem skor olarak kaybedersen 15 maçta toparlayamayacağın kredi kaybedersin.
Pazar günkü maçtaki hesap bence eksi. Ama öyle gönder gitsin'e varacak kadar eksi değil. Çünkü fazlasıyla -se, -sa var.
Şu an toplam kredi olarak bence artıda.
Ama şimdi bizim maça son çare olarak gelecek Trabzon.
Kazandığın zaman "Lig sonuncusu tabii ki kazanacaksın" denecek ama kaybedersen çuvalla kredi kaybedeceğin, üstüne oyununu toparlamaya başlamış bir Gençlerbirliği.
Sonra milli ara.
Sonra Başakşehir, Alanya, Beşiktaş, Akhisar, Malatya, Göztepe.
Trabzon ve Gençlerbirliği maçlarından 0 puanla ayrılırsak çok net gönderilir, kimse de kalsın demez.
2 puanda çok ciddi tartışılır ama gönderilmez. Yeni hocalarla el altından görüşülür, kesin.
3 puanda ilk mağlubiyet alındığı için belki 2 puandan daha sert eleştirilebilir.
4 ve 6 puanda zaten kimse pek tartışmaz. İlk yarının son 6 maçını Tudor oynar ve neredeyse her maç sağlam. Orayı da iyi atlatırsa Tudor boyut atlar. Ki bu tarz hocayla birlikte büyüyen takımlara hep imrendiğim için en çok istediğim şey bu.
Kendimce koşulları değerlendirdim üstüne de biraz halama bıyık çizmiş oldum. Umarım son bahsettiğim gibi olur.