Atatürk’ün Ezan ve Kur’an-ı Kerim Hakkındaki Fikir ve Düşünceleri - Sayfa 17 | GSCimbom - En İyi Galatasaray Taraftar Portalı ve Forumu

Atatürk’ün Ezan ve Kur’an-ı Kerim Hakkındaki Fikir ve Düşünceleri


Bu noktadan sonra bir şey söyleyemiyorum. :)
Eğer, "bu anlamı" okuyup düşünerek vardıysan, ok. Bana yorum yapmak düşmez.
bu noktadan sonra ben de bir şey söyleyemiyorum .
düşünüyorum bir şey okuyup yazmadan çalışmadan nasıl ingilizce öğrenirim hiç yol bulamıyorum .
yolu varsa bana öğret ingilizceyi öğrenmeyi çok istiyorum :)
 
elde hic bir somut kanit olmadan, oteki tarafin olduguna inanmaktir sacma olan. tartismak degil.

Kusura bakma, bu düşünce tarzı bir o kadar saçma.
Gerçekten inanmıyan bir insan olsaydın, insanların inancı seni rahatsız etmezdi.
Bende inanmıyorum ama kimseye tüm inandıklarının saçma olduğunu inandırmaya çalışmıyorum çünkü umrumda değil.
İstiyen istediğine inanabilir.
İnancın tartışılıyor olması inanılmaz saçmadır.
Sen öyle diyorsun diye karşı taraf buna inanıcak değil. Matematik değilki bunu kanıtlıyasın.
Olduğunu kanıtlıyamam, olmadığınıda kanıtlıyamam. Ben olmadığını düşünüyorum ama karşımdakinide bunu empoze etmeye ve tartışmaya çalışmıyorum.
 
bak sana bir gerçek ifade edeyim ...
bir insan düşün okuma yazma bile bilmiyor .
asırlar önce teknoloji vs hiçbir şey yok nerdeyse .
mekkede çöl ortamında yetişmiş.
tek bir cümle söylüyor.
diyor ki manş denizinde bir yer var o yerde tatlı su ile tuzlu birbirine karışmıyor .
o zaman bu gerçeği dünya yüzünde kimse bilmiyor .
sonra uzun zaman aradan sonra kaptan kusto tarafından tespit ediliyor .
bak bu o gerçeklerden sadece biri.
ki ilan ettiği kuranın şu an hiçbir gerçeği çürütülebilmiş değil.
sence bu şeyler gerçek değil mi ?
istersen örnekleri çoğaltırım

elbette degil

gercek nedir - hayal nedir once bunun farkina varilmasi gerekir -ki neyin gercek neyin hayal oldugu idrak edilsin- sonrasinda bu tur ogelerin gercek sinifina mi yahud hayal sinifina mi dahil edilmeleri gerektigi hususunda dogru gorus mumkun olsun.

one surdugun sadece 1500 yil once yasadigi soylenen bir karakterin onu-bunu demis olmasi, diger insanlarca yorumlanmis olmasi, bu kulturel fabrikasyonlarin sana ulasmis olmalari ve senin de subjektif olarak tutundugun egim. daha net ifadesiynen ortaya bir gercek surmuyorsun, hayal suruyorsun, bu hayal de milyarlara mal olabilmis kulturel birer enjeksiyonlar serisinden ibaret.

gercek nedir? gercek nasil bulunur? evvela pragmatik bir yontemin olur dialektik gibi, ki bu yontemle dahi karsilasacagin herhangi induksiyon probleminin cozumune dair gelistirdigin formulasyonun uygulamasi + saglamasi gerekir. bilim de bu sekilde ilerliyebiliyor/gelisiyor.

nihayetinde mental bir onkabul ile (burada sergiledigin uzre) gercek bulunmaz, dolayisiyla gercegin kesfi/bilimi sadece dialektik, bilim ve en muhim olani=felsefeden gecer, kosullara/sartlara bagli tureyen fabrikasyonlara inanctan degil. oyle olsaydi herhalde dunyada ortaya cikmis kismen ustun zihniyetler de senin inancinin mensuplari olurlardi, oyle degil mi? senin dusundugunu yahut gordugunu (daha dogrusu gordugunu sandigini) einstein yahut voltaire gibi elementler goremiyor mu sana gore? gercekten buna mi inaniyorsun kuran sana 'onlarin kalpleri muhurlu' dedi diye? ha inanabilirsin, sayed boyle bir egilimin varsa da simdiden vazgecmeni oneririm personally.

kissadan hisse, inanc sadece dusunsel saplantidir, mental kaynaklari bireyin farkindaliginda degilse de suregider. bu gibi binler, yahud milyonlar milyarlar bir araya gelirse de 'organize din' olur bunun adi; ki gorebilecegin uzere 'din' kendini ortaya koyan canli bir varlik yahud somut bir nesne degil, insanlarin zihninde var olabilen bir yapi, ki varligi da insanlarin ortaya konan fabrikasyonlari duyulariyla algilamasi ve egilimlerince benimsemesinden gecer, e her insan da kendi kulturu ve egilimlerince benimsediginde de mezhepler turuyor iste. yoksa Ataturk 'gokten indigi sanilan' kitaplar derken kuran'in Allahina inaniyor ya da inanmiyor degil, sadece dinin ne oldugunu biliyor, -ki butun buyuk devlet adamlari bilir- bu sebeple ulke genelini o doneme kadar icinde bulunduklari zihinsel karanliktan cikarabilecek islere imza atagelmis. Ileri gorusluluk denilen olayi budur Ataturk'un.

Büyük Yunan filozofu Platon’un “Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtına otursaydı” şeklindeki dileği, iki bin yıllık tarihte gerçekleşmedi. Halbuki, 20. yüzyılda ilk defa olarak Atatürk’ün şahsında Platon’un istediği gibi, kelimenin tam anlamıyla bunu görmekteyiz. - Herbert Melzig

yani insanlarin "ataturk musluman mi ateist mi hebele hobolo" turevindeki mahalle kariligina fazla takilmamak gerekir diye dusunuyorum. zira bu gibi sorulari soranlarin daha ne sorageldiklerinden bihaber olduklari asikar.
 
emir :
süslü sandığın o bilimsel kelimelerle gerçek değişmiyor ...filozofların faraziyeleri üzerinden konuşsak işimiz var.
bir şeyi inkar edebilmen için karşıt ispatını yapman lazım .
sana manş denizi ayetinden mucizevi şekilde haber veren bir örnek sundum sen hemen akademik üsluba bürünüp konuyu değiştin.
* bak başka neler diyor ?
- uzay sürekli genişliyor (“Göğü biz çok sağlam bir şekilde bina ettik. Şüphesiz onu genişleten biziz.(zariyat-47)
şimdi bu durumu o zamanda o imkanlarla birinin bilmesi mümkün müydü ?
-göğün ve yerin yedi katman olması " Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı.(talak suresi -12)
- dünyanın yuvarlaklığı "Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer Suresi, 5)
Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak birşeyin üzerine bir cisim sarmak"tır. (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır). Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir.

bak bu gerçekleri o zaman gayet kesin hiç şaşırmadan kararsız kalmadan açıklıyor .
ve bu Zat okuma yazma bile bilmiyor . bilim şu an kuranın esrarını çözmek için kafirler de çürütmek adına canla başla çalışmasına rağmen tek ayetine yalan diyememişler. ve kuran ilan edildiği andan itibaren hepsine "tek bir ayetine benzerini getirin " diyerek meydan okuyor .
düşün bakalım şimdi ...
 
Son düzenleme:
emir :
süslü sandığın o bilimsel kelimelerle gerçek değişmiyor ...filozofların faraziyeleri üzerinden konuşsak işimiz var.
bir şeyi inkar edebilmen için karşıt ispatını yapman lazım .
sana manş denizi ayetinden mucizevi şekilde haber veren bir örnek sundum sen hemen akademik üsluba bürünüp konuyu değiştin.
* bak başka neler diyor ?
- uzay sürekli genişliyor (“Göğü biz çok sağlam bir şekilde bina ettik. Şüphesiz onu genişleten biziz.(zariyat-47)
şimdi bu durumu o zamanda o imkanlarla birinin bilmesi mümkün müydü ?
-göğün ve yerin yedi katman olması " Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı.(talak suresi -12)
- dünyanın yuvarlaklığı "Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer Suresi, 5)
Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak birşeyin üzerine bir cisim sarmak"tır. (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır). Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir.

bak bu gerçekleri o zaman gayet kesin hiç şaşırmadan kararsız kalmadan açıklıyor .
ve bu Zat okuma yazma bile bilmiyor . bilim şu an kuranın esrarını çözmek için kafirler de çürütmek adına canla başla çalışmasına rağmen tek ayetine yalan diyememişler. ve kuran ilan edildiği andan itibaren hepsine "tek bir ayetine benzerini getirin " diyerek meydan okuyor .
düşün bakalım şimdi ...

reyis bu postu izninle @Ersin Shen ustada havale ediyorum
 
emir :
süslü sandığın o bilimsel kelimelerle gerçek değişmiyor ...filozofların faraziyeleri üzerinden konuşsak işimiz var.
bir şeyi inkar edebilmen için karşıt ispatını yapman lazım .
sana manş denizi ayetinden mucizevi şekilde haber veren bir örnek sundum sen hemen akademik üsluba bürünüp konuyu değiştin.
* bak başka neler diyor ?
- uzay sürekli genişliyor (“Göğü biz çok sağlam bir şekilde bina ettik. Şüphesiz onu genişleten biziz.(zariyat-47)
şimdi bu durumu o zamanda o imkanlarla birinin bilmesi mümkün müydü ?
-göğün ve yerin yedi katman olması " Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı.(talak suresi -12)
- dünyanın yuvarlaklığı "Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer Suresi, 5)
Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak birşeyin üzerine bir cisim sarmak"tır. (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır). Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir.

bak bu gerçekleri o zaman gayet kesin hiç şaşırmadan kararsız kalmadan açıklıyor .
ve bu Zat okuma yazma bile bilmiyor . bilim şu an kuranın esrarını çözmek için kafirler de çürütmek adına canla başla çalışmasına rağmen tek ayetine yalan diyememişler. ve kuran ilan edildiği andan itibaren hepsine "tek bir ayetine benzerini getirin " diyerek meydan okuyor .
düşün bakalım şimdi ...

Sevgili Devran Kara arkadasim.

Nikolas Kopernik oncesi insanlar dunyanin evrenin ortasinda oldugunu ve diger gezegenlerin dunya etrafinda dondugunu zannederlerdi. Bu bilinen bir gercek. Gozle rasatlanabilir gezegen ve objeler baslica "Ay, Gunes, Merkur, Venus, Mars, Jupiter ve Saturn" idi.

sina401.gif


Yani evren dunyadan bakildiginda 7 katli idi ve her bir katinda bu saydigim gezegenler vardi. Uranus 1700'li yillarda, Pluto gezegeni ise tesadufen 1930'da kesfedildi. Kuran Muhammed tarafindan yazildiginda Arap yarimadasinda yasayan primitif insanlarin yermerkezli (geocentrik) evren kavrami bu sekildeydi ve Kuran'da bahsi gecen "semanin 7 kati" kavrami da budur. Bilimadamlari son yuzyilda atmosferin yedi katini kesfettikten sonra Muslumanlar Kuran'da gecen yedi katin aslinda evreni degil, dunya atmosferini teskil ettigini soylemeye basladilar ve Muslumanlarin Kuran'da bulduklarini iddia ettikleri yuzlerce diger bilimsel mucizeleri gibi, bu sozde mucizeyi de curutmek cok basit. Cunku Muhammed bu bahsi gecen yedi katin birinden (bize en yakin olandan) Kuran'da cok acik bir dille ayetin birinde soz etmektedir.
Mulk suresinin 5. ayeti cok net bir sekilde en yakin gokten soyle bahseder;

"Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık."​

Ayette bahsedilen "kandiller" geceleyin dunyayi aydinlatan yildizlardir. Muhammed primitif dusunce yapisi ile gokte kayan kuyruklu yildizlarin seytanlara atilan kandiller oldugunu saniyordu ve Kuran'da bunu gayet acik bir sekilde dunyaya en yakin olan katta, yani birinci kademede oldugunu soylemektedir.
Atmosferin birinci kati Troposferdir ve ekvator uzerindeki kalinligi sadece 15km'dir. Kuran'da soz edilen "en yakin gokteki kandiller'in" bu 15km icinde yer almasi mumkun degildir.

Baska bir ayette yine Kuran primitif yedi gokten ve gogun en yakin olanindan bahseder.

Fuzilet 12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.​

Zariyat suresinde bahsedilen "“Göğü biz çok sağlam bir şekilde bina ettik. Şüphesiz onu genişleten biziz.(zariyat-47)" ayeti ise gogun yine eski cag insaninin gozlemledigi sekile bir tavan oldugu ve Muhammed onu isterse dahada buyuk bir sekilde yapabileceginden yani genisletebileceginden bahsetmektedir. Elmalili'nin tefsiri ayetin dogrusudur.

"Bir de göğe bakın! Biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki Biz onu genişletmeye de malikiz."
 
ARKADAŞIM BİR ŞEY OKUMADAN BİR ŞEY ÇALIŞMADAN OKUMA YAZMA ÖĞRENİLİR Mİ ?
PEYGAMBER MUCİZEVİ ŞEKİLDE İLİMLERİ LEDÜNNİ OLARAK öğrenmiştir.

Kuran'da, Enam-50 gibi, defalarca tekrar edilir.
Peygamber, ısrarla, "ben bilinmeyeni (gaybı) bilmem" dediği halde,
"ben sıradan sizin gibi bir insanım"
dediği halde,
ısrarla "Muhammed bilinmeyeni (ledün ilmi veya başka) bilir" ısrarını gerçekten anlayamıyorum.

Enam-50
Onlara şunu söyle !
Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum.
Bilinmeyeni (gaybı) de bilmem.
Size ben bir meleğimde demiyorum.
Yalnız bana vahyedilene uyarım.

Güzel peygamberimiz, zaten Kuran'ı bize ileterek, en güzel biçimde şereflendirilmiştir.
Başka övgüye gerek var mıdır ?
Peygamberi gereksiz yere övme durumu, ledün bilir, şunu bilir, bunu bilir demek, şöyle bir probleme yol açıyor.

Peygamber, bu gereksiz övgülerle, insanüstü bir varlık haline getiriliyor.
Kuran ise, onun sıradan bir insan olmasına karşın, örneğin öfkesini yutmasını örnek veriyor.
Sonrada, Kuran, onda çok güzel örnekler vardır, örnek alın diyor.

Örnek, trafikte, en ufak bir karşı hatada, şoförler öfkeleniyor.
Ya, öfkelenme kardeş denince de, "biz peygamber miyiz, kardeşim" deniyor.
Sırf, bu gereksiz abartılar yüzünden, sıradan insanların yapabileceği özellikler, insanüstü algılanıyor.
 
AYRICA DEDİĞİM GİBİYDİ.
Eğer Biz, bu Kur’ân’ı, dağa indirseydik, O’nu mutlaka, Allah’ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misalleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler.
(HAŞR-21)

Bu ayetten, nasıl "Kuran'ı, sadece belli bir zümrenin anlayabileceği" çıkıyor ?

Kuran'ın sorumluluğunun ağırlığından bahsediliyor,
iddia ettiğin gibi "zor anlaşılırlığı, sadece şu kişiler anlar" manası çıkmaz.
 
Son düzenleme:
Ulan neymiş bu yaa koca bir kitap içinde çok açık bir mesaj var diyorki çalma,kul hakkı yeme bunu anlamadınız kuranın şifresini mi çözmeye çalışıyorsunuz.
 
SERHAN SEN PEYGAMBERİN OKUMA YAZMA BİLMEZ OLDUGUNA İNANMIYORDUN DEĞİL Mİ ? BAK SANA AYET VERDİM ..
HALA İNANMAYACAK MISIN ?
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Sen bundan [Kur'an-ı kerim indirilmeden] önce, bir yazı, bir kitap okumadın, elinle de yazı yazmadın. Böyle olsaydı, bâtıl yoldakiler şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48]

Ümmi kelimesini bence en iyi açıklayan ayet, Bakara-78 dir.

Bakara-78
İçlerinde ümmi olanlarda vardır ki, Kitap'ı bilmezler.
Sadece hayal ve kuruntu bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar.

Evet, ümmi kelimesinin okur-yazar olmama anlamı vardır.
Fakat, Kuran'ın bahsettiği ümmilik, diğer Kitap'ları ve yazdıklarını bilmeyen demektir.
Aslında burada, Kuran'ın diğer kitaplardan etkilenerek insan ürünü, tezinede, 1400 sene önceden cevap vermektedir.
 
başlığı serhan aktaş olarak değiştirebilir miyiz

Topicteki konu ile direkt veya dolaylı yorum belirtmeyipte,
sürekli topici/konuyu sulandırma amaçlı mesajlarını ilgiyle izliyorum. :)

Nedense, Cund mesaj atınca, işi gücü bırakıp, topici açıyorum.
İngilizce/Türkçe karışımı, kısa sms tadında kelimelerinde kullandığın edebi sanatlar ise eşsiz.

Özellikle, bazı kişilerle, girdiğin verkaçlar alverler Barcelona'yı kıskandırır cinsten...
Hele ki o "time to subhaneke"lerin, spanglish hayranlarını bile kıskandıracak ingilizce/arapça karışımlar...
İyiki varsın renkdaş....
 
Topicteki konu ile direkt veya dolaylı yorum belirtmeyipte,
sürekli topici/konuyu sulandırma amaçlı mesajlarını ilgiyle izliyorum. :)

Nedense, Cund mesaj atınca, işi gücü bırakıp, topici açıyorum.
İngilizce/Türkçe karışımı, kısa sms tadında kelimelerinde kullandığın edebi sanatlar ise eşsiz.

Özellikle, bazı kişilerle, girdiğin verkaçlar alverler Barcelona'yı kıskandırır cinsten...
Hele ki o "time to subhaneke"lerin, spanglish hayranlarını bile kıskandıracak ingilizce/arapça karışımlar...
İyiki varsın renkdaş....

:hat: eyw renktaş güzel tribute
 
Üst Alt